Arama Sonuçları

Programlar

Unutma Srebrenitsa Özel

#BosnaHersek'in doğusundaki #Srebrenitsa'da, Temmuz 1995'te yaşanan ve en az 8 bin 372 Boşnak sivilin Sırp askerlerince öldürüldüğü soykırımda yaşamını yitirenler için düzenlenen anma törenleri canlı yayınla TRT AVAZ ekranında...

 

Son Güncelleme: 10 Temmuz 2018 17:46

Yüzyıllık Mühür "Gayrimüslim Kahramanlar"

Yüzyıllık Mühür Millel-i Selase (gayrimüslim) Kahramanlar; Osmanlı vatandaşı olan tüm etnik unsurların vatanseverliğini, vatan toprağına göz diken işgalci kuvvetlere ‘’gâvur’’ diye saldıran gayrimüslim vatandaşlarımızın kahramanlığını gerçeğe müdahale etmeden, hak ettiği değerle anlatmaktadır. Hikayemiz, Ahval gazetesi muhabiri, David’in cephedeki gayrimüslim kahramanların hikayelerini peşine düşmesini konu alır. Her bölümde, karşılaştığı kahramanın hikayesini izleriz. Evlatlarını kaybetmiş yaşlı bir köylü kadını olan Eleni’nin Osmanlı ordusu için önemli bir bilgiyi evladı yerine koyduğu iki askerle canı pahasına bir yolculuğa çıkar. Bütün öğrencilerini askere yollamış olan yaşlı bir doktor olan Moris, oğlu gibi sevdiği öğrencisi Selim’in peşine cepheye gelir ve engin bilgisiyle cephe’de büyük katkılar sağlar. Vardvan ise terfi bekleyen bir yüzbaşıdır. Tek isteği cepheye gidip savaşmaktır fakat cepheye gitmesine izin verilmez. David ile ilk karşılaşmasında tatsız bir tartışmaya girişirler bu tartışma sonrasında istifa edip cepheye gitmeye karar verir. David’in cephede tanıştığı Artaki ise Mızıka-i Hümayun’de çalışan bir müzisyendir. Tüm arkadaşları cepheye gider. Yetimhanede beraber büyüdüğü arkadaşı Pogos’un hain planlarını öğrenir ve onun peşine düşer. 

Son Güncelleme: 09 Temmuz 2018 10:52

Bir Ada İki Göç

Göç ederken insanlar, kendilerini sarıp sarmalayan doğayı, toprağı, kültürü geride bırakarak yola koyulurlar. Hem geride kalan hayatın hüznü hem de yeni bir başlangıcın heyecanı vardır içlerinde... Bir acıklı yol hikayesidir göç. Bavullara büyük hatıraları, yitik düşleri, parçalanmış umutları doldurup yollara düşmektir. 

            Yıl 1947, Trabzon'un sahil ilçesi Sürmene... Devletin, kimine göre  nüfuslandırma kimine göre Türkleştirme politikası kapsamında, Sürmene'nin Balıklı ve Baştımar köylerinden 15 aile Gökçeada'ya göç eder. Topraklarının dağınık, engebeli oluşu ve sürekli heyelana maruz kalması, bu ailelerin göç kararını almalarında etken olur. Ve içlerinden yıllarca söküp atamayacakları bir acıklı göç hikayesinin baş kahramanları olarak bir bilinmeze doğru yollara dökülürler. Bu yolculuğun öyle yaylaya göçmek gibi olmadığını anlamaları uzun sürmez. Devlet güvencesi altında olduklarını düşünen Sürmeneli göçmenler, başka bir iklime, başka bir kültüre,  başka bir geleceğe doğru yelken açarlar. Ancak kayıklarla adaya çıktıklarındaysa Gökçeadalı Rumların tepkileriyle karşılaşırlar. İki tarafın karşılıklı önyargıları ortadan kaldırmaları biraz zaman alır, ama zamanla iki toplum bir arada yaşama kültürünün örneğini oluşturur. O tarihten sonra Gökçeada Türkiye’nin dört bir yanından sürekli iç göç alır.  

 Yıl 1973, Trabzon’un küçük ilçesi Çaykara’nın en büyük köyü Şahinkaya…Karadeniz’de bitmek bilmeyen heyelanlar ve afetler nedeniyle sürekli göç veren bir köy. Şahinkaya köyünden 61 hane, 1400 km. uzağa Gökçeada’ya yerleştirilmek üzere, büyük bir devlet töreniyle kemençe ve horon eşliğinde uğurlanır.  Adada sonradan geldikleri köyün adını alacak olan bölgeye yerleştirilirler. Her şey ilk göçten daha kolay ilerlemektedir. 
Bir ada iki göç… İki göç arasında geçen 26 yıl… İlk göç sarsıcı etkiler bırakırken, ikinci göç en iyi şekilde organize edilmiş, devlet bir nevi geçmişin hatalarını düzeltme çabası göstermiştir. 

Biz, göçü hep tek taraflı olarak, yani adalı Rum halkın cephesinden-gidenlerin çerçevesinden  gördük, duyduk ve izledik. Evet, yaşananlar acı ve yüz kızartıcıydı zaman zaman. Ama adaya göçenlerin yani gelenlerin cephesinden hiç dönüp bakmadık. Hele de aynı bölgeden Karadeniz’den 1400 km. uzağa nasıl, hangi koşullarda göçmüştü bu halk? Yaylalardan yayılan orman gülünün kokusunu almadan, kemençe sesi duymadan, derelerin çağıltısını hissetmeden geçen yıllara rağmen  Karadenizli kimliğini korumaya çalışan yeni ada sakinleri …
    
    BİR ADA İKİ GÖÇ belgeseli, Karadeniz'den Gökçeada'ya uzanan kimi zaman hüzünlü, kimi zaman eğlenceli, kimi zaman da coşkulu iki göçün hikayesini kahramanlarının ağzından anlatmaktadır. 
 

Son Güncelleme: 05 Temmuz 2018 15:15

Bekir Develi ile Annemin Yemeği

Gittiğimiz her Köyde sıcacık bir karşılanma... Ardından genç Kızımızı ve ona yemek yapmayı öğretebilecek konuşkan teyzemizi buluyoruz. Genelde ekran önüne çıkacak olanlar anne-kız veya nine-torun oluyor. Yapılacak Yemeğin hangisi olacağına karar verip malzeme hazırlığımız sürerken köy Meydanı'na açık mutfağımızı kuruyoruz.
 
Bulunduğumuz Köye özgü olmasına dikkat ettiğimiz Yemeğin yapılış aşamalarını izleyenlerle paylaşırken, bir yandan da sunucumuz Bekir Develinin köylülerle ve yemeği yapan anne-kız ile hoş sohbetini taşıyoruz ekrana. 
 
Çağın modernleşmesiyle genç kızların öğrenmeye ve yapmaya üşendiği veya yapmayı gereksiz gördüğü eski, zahmetli ve oyalayıcı yöresel yemekleri yeniden canlandırmayı amaçlarken, bir yandan acemi aşçımız ile usta teyzenin hoş diyalogları izleyenleri eğlendiriyor, diğer yandan izleyenleri teşvik etme görevini de üstleniyoruz. 
 
Sunucumuz Bekir Develinin hoş şakalarıyla süslediği sohbetlerle ve mutfağa dair püf noktalarıyla renklenen yemek programımızda, her bölümde farklı bir Köyde farklı amatör aşçılarla farklı yöresel lezzetleri izleyenlerle buluşturuyoruz. 
 
Yemek yapmayı hiç bilmeyen bir insanın bile programımızı izledikten sonra yöresel yemekleri rahatça yapabilmesini sağlayan programın her Bölümü'nün sonunda yemeği yapan amatör aşçımızın çeyizine koyması için mini fırın hediye ediyoruz. 
 
Bekir Develi ile Annemin Yemeği programı TRT AVAZ'da

Son Güncelleme: 22 Haziran 2018 11:19

Yüzyıllık Mühür ''Azınlık Kahramanlar''

Yüzyıllık Mühür Millel-i Selase (gayrimüslim) Kahramanlar; Osmanlı vatandaşı olan tüm etnik unsurların vatanseverliğini, vatan toprağına göz diken işgalci kuvvetlere ‘’gâvur’’ diye saldıran gayrimüslim vatandaşlarımızın kahramanlığını gerçeğe müdahale etmeden, hak ettiği değerle anlatmaktadır. Hikayemiz, Ahval gazetesi muhabiri, David’in cephedeki gayrimüslim kahramanların hikayelerini peşine düşmesini konu alır. Her bölümde, karşılaştığı kahramanın hikayesini izleriz. Evlatlarını kaybetmiş yaşlı bir köylü kadını olan Eleni’nin Osmanlı ordusu için önemli bir bilgiyi evladı yerine koyduğu iki askerle canı pahasına bir yolculuğa çıkar. Bütün öğrencilerini askere yollamış olan yaşlı bir doktor olan Moris, oğlu gibi sevdiği öğrencisi Selim’in peşine cepheye gelir ve engin bilgisiyle cephe’de büyük katkılar sağlar. Vardvan ise terfi bekleyen bir yüzbaşıdır. Tek isteği cepheye gidip savaşmaktır fakat cepheye gitmesine izin verilmez. David ile ilk karşılaşmasında tatsız bir tartışmaya girişirler bu tartışma sonrasında istifa edip cepheye gitmeye karar verir. David’in cephede tanıştığı Artaki ise Mızıka-i Hümayun’de çalışan bir müzisyendir. Tüm arkadaşları cepheye gider. Yetimhanede beraber büyüdüğü arkadaşı Pogos’un hain planlarını öğrenir ve onun peşine düşer. 

Son Güncelleme: 19 Haziran 2018 12:19

Son Destan

“Son Destan” bizi birbirimize bağlayan değerleri savunmak için savaşan bir “muhacir”in, bize kendimizi hatırlatan mücadelesinin öyküsüdür.

Bu, çevremizdeki pek çok ailenin bir köşesinden dahil olduğu bir göç hikayesidir. 2. Dünya Savaşı bitmek üzere. Dünya yıkılmış ve yeniden kurulacak.Sen neresinde yer alacaksın bu yeni dünyanın? Sonsuz fırsatlar, yozlaşan hayatlar... Ve hepsinin ortasında “Kimse beni adi bir hırsıza çeviremez!” diyen bir  "Destan"

Toprak ağaları memleketi ele geçirmiş... Buğdayı el altından tüccara satıp milleti açlığa mahkum ediyorlar. Genç nüfus “her an savaşa girebiliriz” endişesiyle askere alınmış, tarlalar ekilemiyor. Oysa Destan, ailesini yerle bir olan Yugoslavya’dan, bir “Umut Ülkesi”ne getirdiğine inanmakta. Bu umudu için bile savaşmak zorunda olduğunu fark ettiğinde, parçası olmayı reddettiği bir savaştan, toprak ağalarına karşı açtığı bir savaşın ortasında bulur kendisini.           
           
Destan’ın savaşı bir kişinin değil, bir değerin, erdemin savaşıdır. Savaş yıllarının tüm değerleri test ettiği bu yıllarda, Destan onu o yapan erdemleriyle koca dünyaya karşı yapayalnızdır. Zira öz kardeşi Halit, bu savaşta, kötülerin safında durmaya karar vermiştir. İki kardeşi ayıran, aileleri parçalayan yozlaşmadan başka bir şey değildir. Destan’ın bir toprak ağası olan Yavuz’a karşı verdiği savaş, kardeşi Halit’in de Yavuz’a katılmasıyla Destan’ın tüm değerlerini sınava tabi tutmak üzeredir.        
           
Bunca zorlu bir sınavda insan en çok insanlığı ile test edilir. Destan’ın kardeşi Halit’i kaybetmesi yetmezmiş gibi, kız kardeşi Şahsine de yüreğini kopup geldikleri Yugoslavya’da, sözlüsünde rehin bırakmıştır. Destan anavatanında yeni ve hakça bir yaşam kurmaya çabalarken, Şahsine geçmişte bir hayaletle, Osman’la birlikte yaşamaktadır. Şahsine’nin zayıf yüreği ne bunca zorluğu ne bunca özlemi kaldıracak güçtedir.
 
Peki ya Destan’ın yüreği. Destan bunca zorluk içinde, ailesini ayakta tutmaya çabalarken, haktan yana tavır alma gayretindeyken yüreğini düşünemeyeceğini bilmektedir. Lakin en ummadığı şey gerçek olmuştur. Dünyanın en güzel çiçeği en büyük çöplükte karşısına çıkmıştır. Yavuz Ağanın kızı Nergis, görür görmez Destan’a vurulmuştur. Destan nasıl doğruları için kararlılıkla savaşıyorsa, Nergis de onun yüreğindeki buzları çözmek için durmaksızın savaşacaktır. Bir yangının ortasında filizlenen bu aşkı yeşertmek bile uğruna savaşılması gereken bir mücadeledir şimdi.
 
Destan’ın savaşı sadece fiziki bir savaş değildir. O ailesini bir arada tutmak, insanca yaşatmak ve doğru bildiği değerleri yaşatmak için savaşmak zorundadır. Dağılan ailesini bir araya topladığında ise karşısında artık daha acımasız bir zorbalık bulacaktır. Destan düzeni için savaşmaktadır lakin Yavuz ağa canı saydığı mallarını korumak için savaşan yaralı bir aslandır artık. İyi ile kötünün bu mutlak savaşında net  olmayan, arada kalan herkes ve her şey kurban olmaya mahkumdur şimdi.
 
 

Son Güncelleme: 12 Nisan 2018 11:12

Yüzyıllık Mühür "Genç Kahramanlar"

Tarihe mal olmuş birçok kahramanlık hikâyesiyle Çanakkale Savaşı’nın isimsiz kahramanlarını anlatan dizi ‘Yüz Yıllık Mühür “Genç Kahramanlar” TRT AVAZ’da…

‘’Yüzyıllık Mühür, Çanakkale Öyküleri’’ dizi projesi, iki seneden fazla süren yoğun bir emeğin ürünü...

Çanakkale savaşını konu alan Çanakkale öyküleri projesi tarihsel iddiasının yanında, işleniş biçimiyle de, ülkemiz yayıncılığında özel bir yere sahip olacağına şüphe yok. Proje tasarımını Miraç Kazancı’nın yaptığı dizi, beşer bölümlü; ''Genç Kahramanlar'', ''Kadın Kahramanlar'', ''Milel-i Selase (Gayrimüslim) Kahramanlar'', olmak üzere üç ana konudan oluşturulmuş. Her konu kendi içinde işleniş biçimiyle bir bütünlük oluşturmakta, her biri seyircide ayrı bir tat bırakacak şekilde ele alınmaktadır. Seyirci, her bölümde ayrı bir sürpriz, her bölümde büyük bir yapbozun, ayrı bir parçasıyla karşılaşacaktır.  ''Genç Kahramanlar'', ''Kadın Kahramanlar'', ''Milel-i Selase (Gayrimüslim) Kahramanlar'' olmak üzere ele alınan üç ana çalışmada, her konu iç içe geçmiş beş öyküden oluşmaktadır. Her bir hikâye kendi içinde bağımsız, kendi karakterleri ile ilerlese de o beş öykünün karakterleri ve o karakterlerin yazgıları bir şekilde iç içe geçmiş durumdadır.


Tarihi bir konuyu işleyen bu projeyi benzerlerinden ayıran en dikkat çekici özelliklerinden bir diğeri de, ‘’Kadın Kahramanlar’’ ve ‘’Gayrimüslim Kahramanlar’’  konularının işleniş şekli. Alışılagelmiş, hamasi ve kolaycı bir anlatım yerine, tarihi gerçekliklerden hareketle dönemin ruhunu anlatmaya çalışan bir proje Yüz Yıllık Mühür. Osmanlı vatandaşı olan tüm etnik unsurların vatanseverliğini, vatan toprağına göz diken işgalci kuvvetlere ‘’gâvur’’ diye saldıran gayrimüslim vatandaşlarımızın kahramanlığını gerçeğe müdahale etmeden, hak ettiği değerle anlatmaktadır. Fedakârlıkları ile düşmanın bile saygısını kazanan Anadolu kadınının kahramanlığı da Yüz Yıllık Mühür dizisinin en önemli referanslarından biri.    


Yapımcılığını Galibarda Fikir Sanat adına Miraç Kazancı’nın üstlendiği Yüz Yıllık Mühür dizi projesi, yaklaşık yüz kişilik bir ekibin titiz çalışmalarıyla çekimlerini gerçekleştirdi. Prodüksiyonuyla da ön plana çıkan projede Çanakkale Savaşının bütün ayrıntıları gerçeğini aratmayacak bir şekilde yeniden üretilmiş. Yoğun emek isteyen, yüksek maliyet gerektiren birçok ayrıntı, tarihsel sorumluluk bilinciyle hayata geçirilmiş durumda. Yüzyıllık Mühür dizi projesinin, savaş dönemini yansıtan dev dekorlarla, titiz bir çalışmayla tüm tarihsel gerçekliği yansıtan büyük bir platoda beş ay süren keyifli bir çalışma sonrasında çekimleri tamamlandı.

Kadrosunda birçok değerli ismi barındıran projede, Yiğit Özşener, Serkan Kuru, Kemal Uçar, Barış Küçükgüler, Yusuf Güney, Yıldırım Memişoğlu, Şencan Güleryüz, Atsız Karaduman, Nesrin Cavadzade, Selda Alkor, Gökcan Kuru, Onuryay Evrentan Hayal Kahraman Özalp, Emir Benderlioğlu, Sezgi Mengi, Cemal Toktaş, Mehmet Esen, Mehmet Ali Nuroğlu, Mehmet Can Mincinozlu, Rüçhan Çalışkur, Seda Yıldız, Onur Dikmen, Şebnem Dilligil, Levent İnal gibi oyuncuların yanı sıra Osmanlı ve düşman askerlerini canlandıran yüzlerce yardımcı oyuncu bulunuyor.

Son Güncelleme: 02 Nisan 2018 11:51

Haberler