Arama Sonuçları

Programlar

Yüzyıllık Mühür "Gayrimüslim Kahramanlar"

Yüzyıllık Mühür Millel-i Selase (gayrimüslim) Kahramanlar; Osmanlı vatandaşı olan tüm etnik unsurların vatanseverliğini, vatan toprağına göz diken işgalci kuvvetlere ‘’gâvur’’ diye saldıran gayrimüslim vatandaşlarımızın kahramanlığını gerçeğe müdahale etmeden, hak ettiği değerle anlatmaktadır. Hikayemiz, Ahval gazetesi muhabiri, David’in cephedeki gayrimüslim kahramanların hikayelerini peşine düşmesini konu alır. Her bölümde, karşılaştığı kahramanın hikayesini izleriz. Evlatlarını kaybetmiş yaşlı bir köylü kadını olan Eleni’nin Osmanlı ordusu için önemli bir bilgiyi evladı yerine koyduğu iki askerle canı pahasına bir yolculuğa çıkar. Bütün öğrencilerini askere yollamış olan yaşlı bir doktor olan Moris, oğlu gibi sevdiği öğrencisi Selim’in peşine cepheye gelir ve engin bilgisiyle cephe’de büyük katkılar sağlar. Vardvan ise terfi bekleyen bir yüzbaşıdır. Tek isteği cepheye gidip savaşmaktır fakat cepheye gitmesine izin verilmez. David ile ilk karşılaşmasında tatsız bir tartışmaya girişirler bu tartışma sonrasında istifa edip cepheye gitmeye karar verir. David’in cephede tanıştığı Artaki ise Mızıka-i Hümayun’de çalışan bir müzisyendir. Tüm arkadaşları cepheye gider. Yetimhanede beraber büyüdüğü arkadaşı Pogos’un hain planlarını öğrenir ve onun peşine düşer. 

Son Güncelleme: 09 Temmuz 2018 10:52

Bir Ada İki Göç

Göç ederken insanlar, kendilerini sarıp sarmalayan doğayı, toprağı, kültürü geride bırakarak yola koyulurlar. Hem geride kalan hayatın hüznü hem de yeni bir başlangıcın heyecanı vardır içlerinde... Bir acıklı yol hikayesidir göç. Bavullara büyük hatıraları, yitik düşleri, parçalanmış umutları doldurup yollara düşmektir. 

            Yıl 1947, Trabzon'un sahil ilçesi Sürmene... Devletin, kimine göre  nüfuslandırma kimine göre Türkleştirme politikası kapsamında, Sürmene'nin Balıklı ve Baştımar köylerinden 15 aile Gökçeada'ya göç eder. Topraklarının dağınık, engebeli oluşu ve sürekli heyelana maruz kalması, bu ailelerin göç kararını almalarında etken olur. Ve içlerinden yıllarca söküp atamayacakları bir acıklı göç hikayesinin baş kahramanları olarak bir bilinmeze doğru yollara dökülürler. Bu yolculuğun öyle yaylaya göçmek gibi olmadığını anlamaları uzun sürmez. Devlet güvencesi altında olduklarını düşünen Sürmeneli göçmenler, başka bir iklime, başka bir kültüre,  başka bir geleceğe doğru yelken açarlar. Ancak kayıklarla adaya çıktıklarındaysa Gökçeadalı Rumların tepkileriyle karşılaşırlar. İki tarafın karşılıklı önyargıları ortadan kaldırmaları biraz zaman alır, ama zamanla iki toplum bir arada yaşama kültürünün örneğini oluşturur. O tarihten sonra Gökçeada Türkiye’nin dört bir yanından sürekli iç göç alır.  

 Yıl 1973, Trabzon’un küçük ilçesi Çaykara’nın en büyük köyü Şahinkaya…Karadeniz’de bitmek bilmeyen heyelanlar ve afetler nedeniyle sürekli göç veren bir köy. Şahinkaya köyünden 61 hane, 1400 km. uzağa Gökçeada’ya yerleştirilmek üzere, büyük bir devlet töreniyle kemençe ve horon eşliğinde uğurlanır.  Adada sonradan geldikleri köyün adını alacak olan bölgeye yerleştirilirler. Her şey ilk göçten daha kolay ilerlemektedir. 
Bir ada iki göç… İki göç arasında geçen 26 yıl… İlk göç sarsıcı etkiler bırakırken, ikinci göç en iyi şekilde organize edilmiş, devlet bir nevi geçmişin hatalarını düzeltme çabası göstermiştir. 

Biz, göçü hep tek taraflı olarak, yani adalı Rum halkın cephesinden-gidenlerin çerçevesinden  gördük, duyduk ve izledik. Evet, yaşananlar acı ve yüz kızartıcıydı zaman zaman. Ama adaya göçenlerin yani gelenlerin cephesinden hiç dönüp bakmadık. Hele de aynı bölgeden Karadeniz’den 1400 km. uzağa nasıl, hangi koşullarda göçmüştü bu halk? Yaylalardan yayılan orman gülünün kokusunu almadan, kemençe sesi duymadan, derelerin çağıltısını hissetmeden geçen yıllara rağmen  Karadenizli kimliğini korumaya çalışan yeni ada sakinleri …
    
    BİR ADA İKİ GÖÇ belgeseli, Karadeniz'den Gökçeada'ya uzanan kimi zaman hüzünlü, kimi zaman eğlenceli, kimi zaman da coşkulu iki göçün hikayesini kahramanlarının ağzından anlatmaktadır. 
 

Son Güncelleme: 05 Temmuz 2018 15:15

Yüzyıllık Mühür ''Azınlık Kahramanlar''

Yüzyıllık Mühür Millel-i Selase (gayrimüslim) Kahramanlar; Osmanlı vatandaşı olan tüm etnik unsurların vatanseverliğini, vatan toprağına göz diken işgalci kuvvetlere ‘’gâvur’’ diye saldıran gayrimüslim vatandaşlarımızın kahramanlığını gerçeğe müdahale etmeden, hak ettiği değerle anlatmaktadır. Hikayemiz, Ahval gazetesi muhabiri, David’in cephedeki gayrimüslim kahramanların hikayelerini peşine düşmesini konu alır. Her bölümde, karşılaştığı kahramanın hikayesini izleriz. Evlatlarını kaybetmiş yaşlı bir köylü kadını olan Eleni’nin Osmanlı ordusu için önemli bir bilgiyi evladı yerine koyduğu iki askerle canı pahasına bir yolculuğa çıkar. Bütün öğrencilerini askere yollamış olan yaşlı bir doktor olan Moris, oğlu gibi sevdiği öğrencisi Selim’in peşine cepheye gelir ve engin bilgisiyle cephe’de büyük katkılar sağlar. Vardvan ise terfi bekleyen bir yüzbaşıdır. Tek isteği cepheye gidip savaşmaktır fakat cepheye gitmesine izin verilmez. David ile ilk karşılaşmasında tatsız bir tartışmaya girişirler bu tartışma sonrasında istifa edip cepheye gitmeye karar verir. David’in cephede tanıştığı Artaki ise Mızıka-i Hümayun’de çalışan bir müzisyendir. Tüm arkadaşları cepheye gider. Yetimhanede beraber büyüdüğü arkadaşı Pogos’un hain planlarını öğrenir ve onun peşine düşer. 

Son Güncelleme: 19 Haziran 2018 12:19

Fatih "Avrupa'nın Kaderini Değiştiren Adam"

Belgeselde, bir yandan 15. yy'ın Rönesans ortamının, bir imparatorluk kurucusu padişah olarak Fatih’i nasıl etkilediğini; öte yandan Sultanın dönemini nasıl etkilediğini anlamaya çalışacağız. Belgesel dizi, Roma’ya kadar uzanan bir Müslüman İmparatorluğu kurmayı hedefleyen Fatih Sultan Mehmet’i, siyasi kimliğinin yanında filozof, şair, sanatçı kimliğiyle de ele alıyor. Çekimleri, İstanbul, Bursa, Manisa, Edirne, İtalya ve Vatikan’da yapılan belgeselde, bugüne kadar medyada yer almayan pek çok kaynak yer alıyor. Venedik Marciana Kütüphanesi’nde, Fatih’in ilk eşi Sitti Hatun’un dünyada tek görüntüsüne ulaşıldı. Floransa Santa Maria Novella Kilisesi’nde, Bizans İmparatorunun 1438’de Avrupalı güçlerden yardım istemesi üzerine toplanan Floransa Konsilinin canlandırıldığı duvar resmi; Otranto Katedrali’nde, Sadrazam Gedik Ahmet Paşa’nın, Fatih Sultan Mehmet’e Roma yolunu açan Otranto Seferinden kalanlar belgeselde yer alıyor. Belgeselde ayrıca, Avrupalı tarihçilerin yorumlarına da yer veriliyor. Bu çerçevede, Napoli Üniversitesi’nden Prof. Michele Bernardini; Roma Cizvit Üniversitesi’nden Prof.Felix Körner, Roma Üniversitesi’nden Fabio L. Grassi ile röportajlar yapıldı. Belgeselin yapım ve yönetimini Kerime Senyücel’e; sunum ve seslendirmesi ise Savaş Karakaş’a ait.. Fatih "Avrupa'nın Kaderini Değiştiren Adam", TRT ekranlarında…

Son Güncelleme: 18 Haziran 2018 16:45

Osmanlı Tokadı

“Tarih bugünü teftişe geliyor!” 
Her şey 28 Mayıs 1453 tarihinde, yani İstanbul’un fethinden bir gün önce başlar. Doğan Bey ve Şahin Bey, İstanbul surlarına dayanan Osmanlı ordusunun birbirine tamamen zıt karakterde iki yeniçerisidir. Tek ortak yönleri ise surlara sancağı diken nefer olmak istemeleridir. Fakat olaylar hiç de bekledikleri gibi gelişmez. Sürekli birbiriyle didişip duran Doğan ve Şahin görev yerlerini terk ederler. Bu hatalarının bedeli pahalıya patlayacaktır çünkü kötüler kötüsü Alexandros Bizansın karanlıklarından çıkıp gelmiştir ve ne pahasına olursa olsun Fatih Sultan Mehmet’i öldürmek istemektedir. Bu uğurda güzeller güzeli kızı Konstantina’yı dahi feda etmekten çekinmeyen Alexandros amacına ulaşamadan kaçar ama Doğan ve Şahin Akşemsettin Hazretleri’nin nazarından bir yere kaçamazlar. Görev yerlerini terk ettikleri için af ve aman dileyen yeniçeriler her şeye rağmen son bir fırsat isterler. Akşemsettin Hazretleri “o halde beyaz tavşanı takip edin” diyerek onlara hayatlarının fırsatını verir... Ve onları fırsatlar yüzyılına, 21. Yüzyıla gönderir… Akşemsettin Hazretleri tarafından asırlar sonrasının bugünkü İstanbul’una gönderilen yeniçeriler ne yapacaklarını bilmeden bir çıkış yolu ararken bugünde herkesin suret olarak 1453’tekilere benzediğini görürler. Burada da bir Akşemsettin vardır, bir Fatih, bir Konstantina, bir Alexandros… Fakat henüz hiç biri yeniçerilerin bildiklerini bilmemektedir. Yeniçerilerin tek bildikleri ise “ortalık fena karışacaktır!”
 

Son Güncelleme: 16 Mayıs 2018 11:00

Ev Sineması Kuşağı "Saruhan"

17. Yüzyılın başlarıdır. Gelecekte padişah olacağı kesinleşmek üzere olan Şehzade, Saruhan sancağına doğru yola çıktığı sırada, Saruhan'da bir cinayet işlenir. Saruhan'ın önemli kişilerinden Salih Ağa'nın oğlu Yusuf bir handa öldürülür. Saruhan Kadısı, bu cinayeti çözmek için İstanbul'dan tanıdığı Defterdar katibi Selim'i görevlendirir. İstanbul'da Yeniçeri ağası Bekir'in idam edilmesine sebep olan Selim'in bu göreve atanması Yeniçeri Ağa'sı Arif'i hiç memnun etmez, ama engellemeye de gücü yetmez. Diğer taraftan şehzade ve onunla gelen Deli İzzet Paşa, Saruhan'a gelmeden cinayeti çözmek zorundadırlar.Arif ve Selim cinayeti kimin işlediğini araştırmaya başlarlar ve olayın ne kadar karışık olduğunu görürler. Handa konaklayan Venedikli kıyafeti içinde Sırpların odasında bulunan zehir başka bir planın yapıldığını göstermektedir. Selim ilk tahkikatların sonunda Handa bulunan Venedik kıyafetli Sırpların, bir casus olan Safevi'nin, Hana abisi ile geldiğini söyleyen Pandora'nın ve hancının dolaylı olarak işbirliği yaptığını çözer. Araştırma derinleştikçe Selim cinayeti, Maktulün kardeşi İbrahim'in işlediğini delillerle ortaya çıkarır, İbrahim idama mahkum olur.İbrahim idama doğru giderken Selim'in İstanbul'a yolladığı yardımcısı oradan yeni bilgilerle gelir ve Selim yanlış kişiyi idama gönderdiğini anlar. Selim şimdi hem İbrahim'i idamdan kurtarmak hem de asıl katili bulmak zorundadır ve sadece bir kaç saati vardır. 

Son Güncelleme: 09 Şubat 2018 13:02

Haberler