Arama Sonuçları

Programlar

Halil İnalcık Hakikate Adanmış Bir Ömür

6 Eylül 1917… Akşamüstü… İstanbul… Bir patlama sesi duyulur. Arkasından ikincisi: Haydarpaşa Garı bombalanmıştır. Basına uygulanan sansür nedeniyle, ne ölü sayısı tam anlaşılır, ne de olayı kimin yaptığı… Halk arasında, garı İngiliz savaş uçaklarının bombaladığı söylentisi yayılır. Dönemin hükümeti İttihat ve Terakki suskundur. Trajedinin ortasındaki bu suskunlukta, patlama sesleriyle sarsılan Kızıltoprak’taki bir köşkte o gün, uzun ömrü boyunca tarih konuşacak, bilinmeyenleri bilinir kılacak bir çocuk dünyaya gelir. O çocuk, Halil İnalcık’tır. Tüm ömrünü hakikati aramaya adayan Halil İnalcık.


İnalcık, gerçek doğum günü tarihini, ancak 86 yaşında, Emine Çaykara, kendisinin biyografisini yazarken öğrenecektir. Çünkü I. Dünya Savaşı’nın sürdüğü amansız günlerden birinde, bir Osmanlı olarak doğan İnalcık’ın doğum tarihinin not edildiği Kuran-ı Kerim kaybolmuş, İnalcık da, doğum tarihi sorulduğunda bilmiyorum demek gülünç olacağı için, kendine- içinden geldiği gibi- yeni bir doğum tarihi belirlemiştir: 26 Mayıs 1916
Mayıs, ayların en güzelidir İnalcık için. Fransız romantiklerinden Alfred de Musset de, en sevdiği şairlerden. Musset’nin “Le Nuit de Mai” yani “Mayıs Gecesi” şiirinden ilham alarak, 26 Mayıs’ı seçer doğum günü olarak… 86 yaşına kadar da, hep o gün kutlar doğum gününü… Sonrasında ise, arkadaşları, öğrencileri, meslektaşları, hocaların hocasına, tarihçilerin kutbuna, yılda iki kez, hem 26 Mayıs’ta hem de 6 Eylül’de sarılırlar ve “ İyi ki doğdun” derler.


İyi ki doğdun İnalcık!


Halil İnalcık “Hakikate Adanmış Bir Ömür” TRT AVAZ'da...

Son Güncelleme: 11 Eylül 2018 11:41

Mevlana

“Ne düşünürsen savaşa dair, ben ondan uzağım, çok çok uzaklardayım. Ne düşünürsen aşka dair, ben işte oyum, yalnızca oyum, tümden oyum ben.” Mevlana TRT’den, Mevlana’nın 800. doğum yılı kutlamaları kapsamında özel bir belgesel… “Mevlana Celaleddin Rumi”… Mevlana gibi büyük bir düşünürün, onun zaman ve mekan ötesi güçlü mesajının peşinde herkesi şiirselliğin ağır bastığı görsel bir şölene davet eden yapım; aynı zamanda bu mesajın günümüz insanındaki karşılığını da ihmal etmiyor. İster “Rumi” ister “Balhi” ister “Mevlana” olarak anılsın değişen isimlerin değişen dillerin arkasında hep “O” vardı. Bu belgesel; batıda, doğuda ve onu Mevlana yapan Anadolu’da, Mevlana’nın izlerini aramanın ve ulaşılan farklı bakışların ışığında O’nu yeniden keşfetmenin hikayesi... Bilindiği gibi, Mevlana Amerika’da kitapları en çok satan şair olarak tanınıyor ve hakkında hemen hemen her dilde sayılamayacak kadar çok yayın var. Bu büyük düşünürün farklı coğrafyalarda neden bu kadar çok okunduğu ve sevildiği sorusu her zaman kafaları kurcalamıştır. Bu soru, belgeselin ana fikrini oluşturuyor ve belgesel, Mevlana’nın günümüz insanı için ne ifade ettiğini araştırıyor. “Farklı dil, din ve ırktan insanları bir noktada buluşturan nedir?”, “Bu aşk felsefesi günümüz modern insanında hangi ihtiyaca karşılık geliyor?” gibi soruların peşine düşen yapım ekibi, Mevlana’yı Mevlana yapan Anadolu topraklarından başlayarak Afganistan, İsviçre, Hollanda, Almanya gibi ülkelerdeki mevlevilerle, uzman ve araştırmacılarla konuşarak yanıt aradı. Bu görüşmelerde, onlardan hayata dair anlam arayışlarının sebepleri ve Mevlana’da buldukları cevaplar üzerine etkileyici hikayeler ortaya çıktı. İkinci etap olarak gidilen Afganistan’da, Mevlana’nın doğduğu Belh şehrinde çekimler yapıldı. Mesnevi oralarda “Farsça Kur’an” olarak anılıyor ve mevlide benzer şekilde, Mesnevi okuma/okutma geleneği var. Projenin yurt içi çekimleri, ömrünün üçte ikisini geçirdiği Konya’da ve ayrıca İstanbul’da gerçekleştirildi. Projenin danışmanlığı ise, Mevlana’nın 22. kuşak torunu olan Faruk Hemdem Çelebi ile Selçuk Ünv. Mevlana Araştırmaları Merkezi Başkanı Yrd. Doç. Dr. Nuri Şimşekler’e ait.

Son Güncelleme: 28 Nisan 2017 03:50

Haberler