Arama Sonuçları

Programlar

Bir Ada İki Göç

Göç ederken insanlar, kendilerini sarıp sarmalayan doğayı, toprağı, kültürü geride bırakarak yola koyulurlar. Hem geride kalan hayatın hüznü hem de yeni bir başlangıcın heyecanı vardır içlerinde... Bir acıklı yol hikayesidir göç. Bavullara büyük hatıraları, yitik düşleri, parçalanmış umutları doldurup yollara düşmektir. 

            Yıl 1947, Trabzon'un sahil ilçesi Sürmene... Devletin, kimine göre  nüfuslandırma kimine göre Türkleştirme politikası kapsamında, Sürmene'nin Balıklı ve Baştımar köylerinden 15 aile Gökçeada'ya göç eder. Topraklarının dağınık, engebeli oluşu ve sürekli heyelana maruz kalması, bu ailelerin göç kararını almalarında etken olur. Ve içlerinden yıllarca söküp atamayacakları bir acıklı göç hikayesinin baş kahramanları olarak bir bilinmeze doğru yollara dökülürler. Bu yolculuğun öyle yaylaya göçmek gibi olmadığını anlamaları uzun sürmez. Devlet güvencesi altında olduklarını düşünen Sürmeneli göçmenler, başka bir iklime, başka bir kültüre,  başka bir geleceğe doğru yelken açarlar. Ancak kayıklarla adaya çıktıklarındaysa Gökçeadalı Rumların tepkileriyle karşılaşırlar. İki tarafın karşılıklı önyargıları ortadan kaldırmaları biraz zaman alır, ama zamanla iki toplum bir arada yaşama kültürünün örneğini oluşturur. O tarihten sonra Gökçeada Türkiye’nin dört bir yanından sürekli iç göç alır.  

 Yıl 1973, Trabzon’un küçük ilçesi Çaykara’nın en büyük köyü Şahinkaya…Karadeniz’de bitmek bilmeyen heyelanlar ve afetler nedeniyle sürekli göç veren bir köy. Şahinkaya köyünden 61 hane, 1400 km. uzağa Gökçeada’ya yerleştirilmek üzere, büyük bir devlet töreniyle kemençe ve horon eşliğinde uğurlanır.  Adada sonradan geldikleri köyün adını alacak olan bölgeye yerleştirilirler. Her şey ilk göçten daha kolay ilerlemektedir. 
Bir ada iki göç… İki göç arasında geçen 26 yıl… İlk göç sarsıcı etkiler bırakırken, ikinci göç en iyi şekilde organize edilmiş, devlet bir nevi geçmişin hatalarını düzeltme çabası göstermiştir. 

Biz, göçü hep tek taraflı olarak, yani adalı Rum halkın cephesinden-gidenlerin çerçevesinden  gördük, duyduk ve izledik. Evet, yaşananlar acı ve yüz kızartıcıydı zaman zaman. Ama adaya göçenlerin yani gelenlerin cephesinden hiç dönüp bakmadık. Hele de aynı bölgeden Karadeniz’den 1400 km. uzağa nasıl, hangi koşullarda göçmüştü bu halk? Yaylalardan yayılan orman gülünün kokusunu almadan, kemençe sesi duymadan, derelerin çağıltısını hissetmeden geçen yıllara rağmen  Karadenizli kimliğini korumaya çalışan yeni ada sakinleri …
    
    BİR ADA İKİ GÖÇ belgeseli, Karadeniz'den Gökçeada'ya uzanan kimi zaman hüzünlü, kimi zaman eğlenceli, kimi zaman da coşkulu iki göçün hikayesini kahramanlarının ağzından anlatmaktadır. 
 

Son Güncelleme: 05 Temmuz 2018 15:15

Son Destan

“Son Destan” bizi birbirimize bağlayan değerleri savunmak için savaşan bir “muhacir”in, bize kendimizi hatırlatan mücadelesinin öyküsüdür.

Bu, çevremizdeki pek çok ailenin bir köşesinden dahil olduğu bir göç hikayesidir. 2. Dünya Savaşı bitmek üzere. Dünya yıkılmış ve yeniden kurulacak.Sen neresinde yer alacaksın bu yeni dünyanın? Sonsuz fırsatlar, yozlaşan hayatlar... Ve hepsinin ortasında “Kimse beni adi bir hırsıza çeviremez!” diyen bir  "Destan"

Toprak ağaları memleketi ele geçirmiş... Buğdayı el altından tüccara satıp milleti açlığa mahkum ediyorlar. Genç nüfus “her an savaşa girebiliriz” endişesiyle askere alınmış, tarlalar ekilemiyor. Oysa Destan, ailesini yerle bir olan Yugoslavya’dan, bir “Umut Ülkesi”ne getirdiğine inanmakta. Bu umudu için bile savaşmak zorunda olduğunu fark ettiğinde, parçası olmayı reddettiği bir savaştan, toprak ağalarına karşı açtığı bir savaşın ortasında bulur kendisini.           
           
Destan’ın savaşı bir kişinin değil, bir değerin, erdemin savaşıdır. Savaş yıllarının tüm değerleri test ettiği bu yıllarda, Destan onu o yapan erdemleriyle koca dünyaya karşı yapayalnızdır. Zira öz kardeşi Halit, bu savaşta, kötülerin safında durmaya karar vermiştir. İki kardeşi ayıran, aileleri parçalayan yozlaşmadan başka bir şey değildir. Destan’ın bir toprak ağası olan Yavuz’a karşı verdiği savaş, kardeşi Halit’in de Yavuz’a katılmasıyla Destan’ın tüm değerlerini sınava tabi tutmak üzeredir.        
           
Bunca zorlu bir sınavda insan en çok insanlığı ile test edilir. Destan’ın kardeşi Halit’i kaybetmesi yetmezmiş gibi, kız kardeşi Şahsine de yüreğini kopup geldikleri Yugoslavya’da, sözlüsünde rehin bırakmıştır. Destan anavatanında yeni ve hakça bir yaşam kurmaya çabalarken, Şahsine geçmişte bir hayaletle, Osman’la birlikte yaşamaktadır. Şahsine’nin zayıf yüreği ne bunca zorluğu ne bunca özlemi kaldıracak güçtedir.
 
Peki ya Destan’ın yüreği. Destan bunca zorluk içinde, ailesini ayakta tutmaya çabalarken, haktan yana tavır alma gayretindeyken yüreğini düşünemeyeceğini bilmektedir. Lakin en ummadığı şey gerçek olmuştur. Dünyanın en güzel çiçeği en büyük çöplükte karşısına çıkmıştır. Yavuz Ağanın kızı Nergis, görür görmez Destan’a vurulmuştur. Destan nasıl doğruları için kararlılıkla savaşıyorsa, Nergis de onun yüreğindeki buzları çözmek için durmaksızın savaşacaktır. Bir yangının ortasında filizlenen bu aşkı yeşertmek bile uğruna savaşılması gereken bir mücadeledir şimdi.
 
Destan’ın savaşı sadece fiziki bir savaş değildir. O ailesini bir arada tutmak, insanca yaşatmak ve doğru bildiği değerleri yaşatmak için savaşmak zorundadır. Dağılan ailesini bir araya topladığında ise karşısında artık daha acımasız bir zorbalık bulacaktır. Destan düzeni için savaşmaktadır lakin Yavuz ağa canı saydığı mallarını korumak için savaşan yaralı bir aslandır artık. İyi ile kötünün bu mutlak savaşında net  olmayan, arada kalan herkes ve her şey kurban olmaya mahkumdur şimdi.
 
 

Son Güncelleme: 12 Nisan 2018 11:12

Değişim

Değişim bu hafta Efeler diyarı Aydın’dan seslenecek. Aydın, bir milyonu aşan nüfusuyla Ege Bölgesinin en büyük şehirlerinden biri. Anadolu’nun en eski yerleşim bölgelerinden olan ve tarihi ve doğal güzellikleriyle herkesi kendine hayran bırakan Aydın’ın gelişim ve değişim öyküsü TRT AVAZ ekranında izleyiciyle buluşacak. TRT AVAZ izleyicileri Aydın’ı gezmeye ve muhteşem güzelliklerini keşfetmeye Tralleis Antik kentinden başlayacak. Program ayrıca izleyicileri Aydın’ın köklü tarihine ışık tutan ilçelerinden Sultanhisar’daki M.Ö. 3. yüzyılın ilk yarısında kurulmuş olan Nisa Antik kenti ve Karacasu’daki Afrodisias Antik kentinde tarihle iç içe keyifli bir yolculuğa çıkaracak. Aydın’da ekrana gelecek diğer tarihi mekanlar da Osmanlı dönemi eserlerinden olan Üveys Paşa Camii, Cihanoğlu Camii ve Nasuh Paşa Külliyesi olacak. TRT AVAZ’da Değişim farkıyla ekrana gelecek ilginç konulardan biri de Kurtuluş Savaşının önemli Kuvayı Milliye önderlerinden biri olan Yörük Ali Efe’nin müzeye çevrilen evi olacak. Efeler diyarı Aydın, zengin halk kültürüyle de öne çıkan bir şehir. Efelerin sunacağı Zeybek oyunu izleyicilere keyifli anlar yaşatacak. Aydın’ın tarihi dokusundan ve folklöründen örnekler sunulacak olan programda, şehrin mutfak kültüründen eşsiz lezzetlere de yer verilecek. Aydın özellikle son 10 yılda gerçekleştirilen yatırımlarla gelişiyor, değişiyor… Başta ulaşım ve alt yapı olmak üzere eğitimden sağlığa kadar pek çok alanda gerçekleştirilen yatırımlar şehri 2023 vizyonuna hazırlıyor. Programa konuk olan Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi ve Aydın Valisi Erol Ayyıldız bu alanda gerçekleştirilen yatırımlar hakkında bilgi verecek. Aydın aynı zamanda bir eğitim şehri. Ege bölgesinin en hızlı gelişen üniversitelerinden biri olan Adnan Menderes Üniversitesi’nin Rektörü Prof. Dr. Mustafa Birincioğlu Aydın’ın nasıl bir eğitim şehri haline geldiğini anlatacak. Aydın, Büyük Menderes Irmağı’nın suladığı bereketli topraklara sahip. Bu da Aydın’ı ülkemizin en önemli tarım kentlerinden biri haline getiriyor. Başta incir olmak üzere üretilen pek çok tarım ürünü şehrin ihracat gelirlerinde önemli bir paya sahip. Ticaret Odası Başkanı Hakan Ülken bir tarım şehri olan Aydın’ın bu özelliğini ve şehre kazandırdıklarını anlatacak. Aydın’da yetiştirilen ve önemli bir ihraç ürünü olan incir için Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde hizmet veren bir araştırma istasyonu bulunuyor.

Son Güncelleme: 25 Nisan 2017 13:50

Balkanlar ve Göç

TRT, “Balkanlar ve Göç” adlı belgesel ile tarihin kapılarını aralıyor... 1989’da Bulgaristan’dan Anadolu’ya yönelik Türk göçü, insanlık tarihinin gördüğü en büyük dramlardan, ayrılıklardan biridir. Fakat bu, bölgeden Türkiye’ye yaşanan ilk göç değildir. Çünkü, Balkanlardan Türkiye’ye yönelik göçlerin ve acıların tarihi 17. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Asıl yoğun muhaceret ise 18. yüzyılın başından itibaren yaşanmıştır. Hatta 1927 yılına gelindiğinde, 11 milyona ulaşan Türkiye Cumhuriyeti nüfusunun, 7 milyonunun göç sonucunda Anadolu’ya geldiği saptanmıştır. Doğal olarak bu denli yoğun göç hareketi, pek çok araştırmacının da dikkatini çekmiştir. Tabi ki, kurtuluşu ve geleceği Anadolu’da arayanlar sadece Türkler ve Müslümanlar değildir. Aynı zamanda çok sayıda gayrimüslim de benzer duygu ve niyetlerle bu coğrafyaya akın etmiştir. Başta Rumlar olmak üzere Bulgarları da içine alan gayrimüslim göçlerinin nedeni ekonomik nitelikli olup, dolayısıyla isteğe bağlıdır. Bunlar arasında göç nedeni Türkler ve Müslümanlar’la aynı olan tek gayrimüslim grup, Yahudiler’dir. “Balkanlar ve Göç” adlı belgesel 14 bölüm olarak gerçekleştirildi. Programın yapım, yönetim ve metin yazarlığı ise Metin Edirneli’ye ait. 16 Nisan Cumartesi günü, saat 19.30’da TRT 2’de ekrana gelecek belgeselin ilk bölümünde;1689’da Avusturya güçlerinin Üsküp’ü bombalaması sonucu meydana gelen Anadolu’ya yönelik ilk Türk göçleri ile, yine 18.yüzyılın sonunda başlayıp, 1922’ye kadar süren kitlesel Rum göçleri ve az sayıda yaşanan Bulgar göçleri ele alınıyor.

Son Güncelleme: 25 Nisan 2017 13:49

Haberler