01 Ocak 2023 10:07
Kızılelma’yı özel yapan birçok nedenden ilki, Türkiye’nin ilk turbofan motorlu SİHA’sı olmasıdır. İlk varyant kapsamında, Ukrayna AI-25TLT motorları kullanılsa da ikinci varyantta yine Ukrayna menşeli, artyakıcı (afterburner) kapasitesine sahip AI-322F motorlar kullanılacak. Son varyantın yine AI-322F ile çift motorlu olması planlanıyor. Böylece subsonik olarak başlayan Kızılelma yolculuğu, transonik kapasiteyle ve daha gelişmiş kinematik yetenekle devam edecek.
Kızılelma’nın radar kesit alanını düşürecek bazı dizayn felsefesi unsurlarının çalışılması da onu özel kılan özelliklerinden. Bunlardan ilki, elbette dahili silah istasyonu. Zira mühimmatın uçağın dışında taşınmasının görünürlük üzerinde hafife alınmayacak bir etkisi var. Elbette Kızılelma, görevin içeriğine göre kanat altındaki istasyonlarda da mühimmat taşıyabilecek. Yine uçağın geometrisinde, radar kesit alanını minimize etmeye yönelik bazı dizayn ve mühendislik unsurları görmek mümkün. Bunun dışında, uçağın radar görünürlüğünü azaltmaya yönelik başka teknik yaklaşımlar da olabilir ancak söz konusu unsurların kamuya açık bir yayında tartışılması uygun değil.
Kızılelma birçok harekat tasarısını destekleyebilecek, esnek bir muharip sistem. Birkaç kritik başlığı sıralayalım. Özellikle artyakıcı motor varyantı da devreye girdiğinde, TCG Anadolu’dan donanma havacılığı görevleri kapsamında kullanılabilecek olması dikkat çekici. TCG Anadolu Amfibi Hücum Gemisi, sabit kanatlı platformlar söz konusu olduğunda, dünyanın robotik donanma havacılığı filosu kullanan ilk mini-uçak gemisi olacak (Kızılelma ve Bayraktar TB-3).
Bir diğer harekat tasarısı unsuru da savunma literatüründe “loyal wingman” olarak geçen, gelişmiş insanlı uçaklarla aynı muharebe düzeninde görev yapabilen insansız sistemler manzumesi. Elbette böyle bir hedef için Türk Hava Kuvvetleri’nin Milli Muharip Uçak’ı beklemesi gerekecek. Üst düzey veri bağı kapasitesi ve yapay zeka algoritmaları da böyle bir kapasite geliştirilmesi için elzem olacak. Kızılelma’nın daha agresif manevralara girebilecek varyantlarının da gündemde olduğunu, yine platformun silah sistem konfigürasyonunda görüş ötesi çözümler dahil olmak üzere, hava-hava füzelerinin olduğunu da yeniden hatırlatalım.
Son olarak, Ukrayna-Rusya Savaşı’ndan öğrenilen dersler kapsamında, Kızılelma’nın özel önem atfedilen bir silah sistem sertifikasyonundan da bahsedilmeli. Bilindiği üzere Baykar’ın son testlerinde AKINCI, ROKETSAN yapımı TRLG-230 ile denendi. Söz konusu test, insansız sistemlerden atılan havadan-karaya balistik füzelere uzanan ilk adım olarak değerlendirilmeli. Bu başarının Kızılelma’ya teşmil edilmesi mümkün olacak. Bir diğer kritik stratejik silah sistemi sertifikasyonu da SOM-J havadan karaya seyir füzesi olacak.
Elbette seyir füzeleri ve balistik füzelerin birbirinden çok farklı aerodinamik karakterleri ve muharip nitelikleri var. Açıkçası, TRLG-230 ve SOM-J taşıyan karma bir Kızılelma taarruz paketinin yapabilecekleri, stratejik silah sistemleri çerçevesinde yeni bir dönemin habercisi olabilir.
Hemen 2020-2030 bandında insansız sistemlerin insanlı sistemlerin yerini alacağını öne sürmek mümkün olmasa da mevcut askeri trendlerin, 6. nesil taktik askeri havacılıkla birlikte (Örneğin Birleşik Krallık Tempest Projesi), yoğun bir insan-makine işbirliğine gittiği söylenebilir.
Kritik dönüm noktasının ise, 6. nesil askeri havacılığın, yani 2040-2050 bandının ötesinde yaşanacağını söyleyebiliriz. Özetle, 2050-2060 bandında, bazı gelişmiş ülkelerin sadece insansız sistemlerden oluşan muharip filolar teşkil etmeye başlayacağını değerlendirmek, biraz hayal gücü gerektirse de imkansız değil. Söz konusu döneme 2020’lerdeki yatırımları ile iyi hazırlananlar, denklemin kazanan tarafından olacaklar.
İşte tüm bu nedenlerden dolayı Kızılelma’nın, hemen yarın oluşturacağı askeri kapasite kadar hatta bundan daha fazla şekilde, bir savunma teknolojileri DNA’sı girişimi olarak önemine de bakmak gerekir. Kızılelma ailesinin uzun vadede nasıl bir kapasiteye evrileceğini değerlendirmek bize doğru yanıtı verecek.