ankaranin-turkce-konusan-buyukelcileri

Ankara'nın Türkçe konuşan büyükelçileri

Kazakistan'ın Ankara Büyükelçisi Abzal Saparbekulı, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Türkiye'ye gelip Türkçe öğrendiğini belirterek, "Anadolu Türkçesi o kadar zengin ki. Unutulmuş kelimeleri okullarda canlandırıp tekrar okuturlarsa Anadolu Türkçesine zenginlik katar, hem de Orta Asya dillerini öğrenmekte büyük kolaylık sağlar." dedi.

12 Nisan 2019 11:40

Başkent Ankara'da görev yapan yabancı diplomatların bir kısmı Türkiye'ye gelmeden, bazıları da Türkiye'ye geldikten sonra Türkçe öğreniyor. Ankara'daki büyükelçilerden bazıları da Türkçe konuşabiliyor. Bunlardan biri de Kazakistan'ın Ankara Büyükelçisi Abzal Saparbekulı.

Saparbekulı, Türkçeyi öğrenme serüvenini, bu süreçte yaşadığı ilginç anıları AA muhabirine Türkçe anlattı.

Kazakistan'ın 1991'de bağımsızlığını kazanmasından bir sene sonra Türkçe öğrenmek üzere Türkiye'ye geldiğini aktaran Saparbekulı, Türkçe Öğrenim, Araştırma ve Uygulama Merkezinde (TÖMER) eğitim aldığını kaydetti.

Saparbekulı, Özbek, Kırgız, Türkmen ve Kazak öğrencilerle aynı sınıfta Türkçe dersleri almaya başladığını söyleyerek, dili öğrenirken başlangıçta zorlandığını dile getirdi.

"Cimbomlu oldum"

Galatasaray'a gönül verdiğini kaydeden Saparbekulı, şöyle devam etti:

"1992 yılı. O dönemler Galatasaray'ın parlak olduğu dönemlerden biriydi. Oda arkadaşım maçtan döndüğünde heyecanlı, neşeli şekilde 'Çak Cimbom' diyordu. Ben de o zaman bir kere Cimbom'un ne olduğunu bilmiyorum. Arkadaşı kırmamak için ben de 'Cimbom' diyordum. Kolay kelime olduğu için böyle alışa alışa Cimbomlu olduk."

Saparbekulı, yeni Türkçe öğrenenlere özellikle kelime bilgisine önem vermeleri tavsiyesinde bulunarak, Kazakça ve Türkçe her ne kadar yakın diller olsa da kelimelerin değişkenlik gösterdiğine değindi.

Yörüklerle benzerlik

Yörükleri hem sima hem de dil açısından kendilerine yakın bulduklarına işaret eden Saparbekulı, "Mesela Yörükler 'geliyorum' yerine 'gelipdurum' der. Biz de 'gelipturmun' diyoruz." şeklinde konuştu.

Saparbekulı, Türkçedeki argo kelime zenginliğine dikkati çekerek, "Bizde bu kadar argo kelime bulamazsınız. Türkçedeki her 10 argo kelimeye karşılık Kazakçada bir tane argo kelime vardır." dedi.

Türkçedeki hitap şekillerine alışmakta da zorlandığını anlatan Saparbekulı, "Bana birisi 'sen' dediği zaman çok zoruma gidiyordu. Kazaklarda 'sen' diyebilen büyüklerdir. Eşit ya da daha küçükse 'siz' demelidir. Sonradan öğrendim ki bu aslında bu Anadolu insanının sıcaklığı. Artık kafama takmıyorum." ifadesini kullandı.

Saparbekulı, "Anadolu Türkçesi o kadar zengin ki. Unutulmuş kelimeleri okullarda canlandırıp tekrar okuturlarsa Anadolu Türkçesine zenginlik katar, hem de Orta Asya dillerini öğrenmekte büyük kolaylık sağlar." dedi.

"Fark etmeden annemle Türkçe konuşuyordum"

Türkçeyle ilgili başından geçen ilginç anıları da paylaşan Saparbekulı, şöyle devam etti:

"Türkiye'ye geldikten yaklaşık üç ay sonra annemle konuşurken fark etmeden Türkçe konuştuğumu anladım. 30 saniyelik de olsa Türkçe konuşmuşum. Annem de ne konuştuğumu anlamamış. Bir sene Türkçe gördükten sonra böyle komik olaylar oldu. (Kazakistan'a dönerken) Uçakta Kazak hostese bir şey soruyorum. Türkçe sorduğum için hiçbir şey anlamamış."

Saparbekulı, Nihal Atsız'ın "Bozkurtlar" kitabını çok severek okuduğunu, bu kitabın Kazakçaya çevrilmesi için de çalışmaları olduğunu dile getirdi.

Yunus Emre'nin şiirlerinin büyükelçiliğinin girişimiyle orijinalinden Kazakçaya çevrildiğinin altını çizen Saparbekulı, bu eserlerin daha önce Rusçadan Kazakçaya çevrildiğini belirtti.

"Tarkan ağabeyden özür diliyoruz"

Saparbekulı, Türkiye'ye ilk geldiği yıllarda şarkıcı Tarkan'ın yeni popüler olmaya başladığını anımsatarak, "Biz de o yıllarda Tarkan ile dalga geçiyorduk. Tarkan ağabeyden özür dileriz bu arada. Ama sonrasında hem Türkiye'yi hem de Türk dünyasını dünyaya tanıtan bir sanatçı oldu." dedi.

Sezen Aksu'yu çok severek dinlediğini söyleyen Saparbekulı, "Sezen Aksu'nun her bir şarkısının bende ayrı yeri var. Mustafa Sandal'ın şarkısını Kazakistan'da söylemiştim. Müslüm Gürses gibi arabesk şarkıcıları da var. Aşık Veysel gibi halk ozanlarının eserlerini de dinlerim. Yabancı müziklerdense Türkçe dinlemeyi tercih ediyorum." diye konuştu.

"Demir perde yıkılınca kardeş olduğumuzu gördük"

Saparbekulı, Türkiye'de bir yabancı olarak Türkçe bilmenin önemine dikkati çekerek, bir büyükelçinin Türkçeyi akıcı şekilde konuşmasının görevinde büyük kolaylıklar sağlayabildiğini belirtti.

Türkçe öğrendiği ve Türkiye'de uzun yıllar yaşama fırsatı bulduğu için kendisini çok şanslı hissettiğine değinen Saparbekulı, şunları kaydetti:

"Burada da kardeşlerimizin olduğunu anladım, öğrendim. Eski Sovyetler Birliği sisteminde okuduğumuz için kimse bize 'Türk, Azerbaycanlı, Özbek, bunlar hep sizin kardeşiniz' diye öğretmedi. Sanki ayrı bir millet diye gördük. Türkiye'ye gelince Kazakların yalnız değil, büyük bir Türk ailesinde olduğunu anladık. Buradaki Türklerin de aynı özlemle bizi beklediğini gördüm. Kendilerini burada yalnız hissetmiş, demir perde yıkılıncaya kadar orada kardeşleri olduğunu bilmemiş.

Dünyada öyle uluslar var ki millet olarak tek başına yaşıyorlar. Diğer halklarla paylaşabileceği tarihten gelen ortak noktaları yok. Paylaşabileceği şey siyasi, ekonomik çıkarlar üzerine. Bizim bir özelliğimiz, Tanrı'dan verilmiş kardeşliğimiz. Bu çok önemli bir duygu. Bütün Türk dünyasındaki gençlere mesajım, birbirimizin tarihini, kültürünü tanıyalım. Biz Kazaklar, Anadolu Türklerini çok seviyoruz. Kardeşliğimiz bizim için büyük bir değerdir."

Anahtar Kelimeler: anakara büyükelçileri, türkçe, kazakistan, büyükelçi, abzal saparbekuli,

Diğer Haberler