14 Aralık 2022 09:08
Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan liderleri bugün Türkmenistan'da bir araya geliyor. Üç ülke arasında bir dizi anlaşma imzalanacak.
Enerji konusunun ön planda olduğu bu zirvede ekonomi, ticaret, lojistik ve askeri alanlar da fikir alışverişi yapılacak. Buluşma büyük öneme sahip. Önemli çünkü üç lider ilk kez biraraya geliyor.
Türkmenistan ‘daki bu zirveyle birlikte Türkiye’nin dış politikadaki hamlelerini, zirvenin Türk dünyası açısından önemini ve iş birliğini SETA Kıdemli Danışmanı ve Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ferhat Pirinççi ve Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Barış Adıbelli TRT Haber’e değerlendirdi.
“Türk devletleri ile ilişkiler her geçen gün daha da derinleşiyor”
“Türkiye son dönemde Türk devletleri ile üç düzeyde ilişki geliştiriyor” diyen Prof. Dr. Ferhat Pirinççi, Türkiye’nin bu ilişkilerini şöyle sıralıyor:
“Genelden özele doğru gitmek gerekirse bunlardan birincisi Türkiye’nin bağımsızlıklarını kazanmalarından itibaren Türk devletleri ile geliştirdiği ikili ilişkiler. İkili düzeyde siyasi, ekonomik, askeri ve kültürel alanlar başta olmak üzere çok sayıda alanda gelişen ilişkiler her geçen gün daha da derinleşiyor.
İkincisi; Cumhurbaşkanımızın, Azerbaycan Cumhurbaşkanı ile Türkmenistan’a gerçekleştirecekleri seyahat örneğine de görüldüğü gibi üçlü düzeyde geliştirilen ilişkiler. Türkiye son dönemde diğer bölgelerde de alt bölgesel düzeyde geliştirdiği ve üçlü mekanizmalar şeklinde vücut bulan ilişki modelini özellikle son dönemde Türk devletleri ile ilişkilerinde de kullanıyor. Bu ilişki modeli sayesinde bir yandan -eğer varsa- diğer iki devlet arasındaki sorunların çözümü çok daha kolay hale geliyor, eğer sorun yoksa mevcut ilişkilerde normalde daha uzun bir süre alacak olan iş birliği çok daha kapsamlı ve kısa bir sürede gerçekleştirilebiliyor.
Üçüncü düzey ise Türkiye’nin Türk Devletleri Teşkilatı üzerinden geliştirdiği ilişkiler bulunmaktadır. Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Dokuzuncu Zirvesi’nde 2009’da Nahçıvan Anlaşması’nın imzalanmasıyla Türk Konseyi’ne dönüşen, Konsey’in 12 Kasım 2021’de İstanbul’da gerçekleştirdiği zirve ile de Türk Devletleri Teşkilatı adını alan örgüt, yavaş fakat emin adımlarla Türk devletleri arasındaki iş birliğinin genişlemesi ve derinleşmesini sağlayan önemli bir mekanizma konumunda.”
"Türkiye'nin ilişkileri TDT bağlamında iş birliği ivmesinin artmasını sağlıyor"
Prof. Dr. Ferhat Pirinççi, üç liderin bugün Türkmenistan’da bir araya gelecek olmasını öncelikli olarak şu bağlamda değerlendirilmesi gerektiğinin altını çiziyor:
“Türkiye’nin gerek ikili düzeyde gerekse üçlü mekanizmalarla geliştirdiği ilişkiler, bir sonraki aşamada Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) bağlamında iş birliği ivmesinin artmasına, normalde daha uzun sürmesi beklenen süreçlerin hızlanmasına ve pratik sonuçların ortaya çıkmasını sağlıyor.”
"Geçtiğimiz yazdan beri Türk dış politikasının kalbi adeta Asya’da atıyor"
Tahran üçlü zirvesi, Şanghay İşbirliği Örgütü Semerkant Zirvesi, Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı (CICA) 6. zirvesi, Türk Devletleri Teşkilatı zirvesi ve nihayet G20 Bali zirvesi Türkiye’nin Asya’da aktif olarak katıldığı uluslararası toplantılar olarak kayda geçti.
Geçtiğimiz yazdan beri Türk dış politikasının kalbinin adeta Asya’da attığının altını çizen Dr. Barış Adıbelli, “Son dönemde Türkmenistan ile Türkiye arasındaki ikili ilişkilerde belirgin bir gelişme gözleniyor. Aynı zamanda, 2021’de Türkmenistan, Türkiye’nin kuruluşuna öncülük ettiği Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, başından beri Türkmenistan’ı Türk Devletleri Teşkilatı’nda tam üye olarak görmek istiyor. Bu arzusunu da hemen her fırsatta dile getiriyor. Muhtemelen bu zirvede de bir kez daha tam üyelik daveti yapılacak.” değerlendirmesinde bulunuyor.
Türkmenistan'daki bu zirveye "Enerjide kardeşlik zirvesi" tanımı yapılabilir mi?
Zirve daha şimdiden kamuoyunda ‘enerjide kardeşlik zirvesi adını almış’ durumda. Haliyle zirvenin ana konusu, enerji alanında iş birliği ve yeni enerji sevkiyat rotaları.
Ukrayna Savaşıyla birlikte ortaya çıkan yeni jeopolitik iklim, Avrupa ve Avrasya’da siyasi ve güvenlik endişelerine neden olurken aynı zamanda Avrupa’da büyük bir enerji krizine de sebep oldu.
Dr. Barış Adıbelli, “Kısa vadede Rus doğal gazına alternatif kaynak arayışı sürecinde Hazar ve Orta Asya enerji havzaları, Avrupa için yeni enerji kaynakları olarak görülmeye başlandı. Hem güvenlik endişeleri hem de Avrupa’nın enerji talepleri enerjiyi üreten Kazakistan ve Türkmenistan’ı enerji sevkiyatında yeni rota arayışına soktu. Bu bağlamda Türkiye’nin desteklediği Orta Koridor rotası dikkatlerini çekti” diyor.
"3 ülke arasında siyasi, askeri, ekonomik, ticari, lojistik gibi alanlarda da önemli anlaşmalara imza atılacağını düşünüyorum”
Zirvenin ana konusunun Türkmen doğal gazının ve petrolünün Azerbaycan üzerinden TANAP boru hattıyla Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması olduğuna işaret eden Dr. Adıbelli, “Halihazırda Türkmenistan, doğal gazının üçte birini Çin’e satıyor, geri kalan üçte bir ülke içinde tüketiliyor. Diğer üçte bir ise Rusya’ya veriliyor. Bugün tartışma konusu olan Rusya’nın dünyaya sattığı doğal gazın bir kısmı Orta Asya’dan gelen doğal gaz olduğunu da unutmamak lazım” ifadelerini kullanıyor.
SETA Kıdemli Danışmanı Prof. Dr. Ferhat Pirinççi ise ‘enerjide kardeşlik zirvesi’ tanımı için şu yorumu yapıyor:
“Açıkçası, zirveyi sadece enerji boyutuna indirgemek hatalı olur zira üç ülke arasında enerjinin de içinde yer aldığı çok sayıda iş birliği alanı bulunuyor. Evet, enerji konusu bu zirvede ön plana çıkacak konular arasında yer alıyor. Nihayetinde Azerbaycan ve Türkmenistan, petrol ve doğal gaz konusunda önemli kaynak ülkelerken Türkiye de bu kaynakların dağıtımında kritik bir ülke. Ancak üç ülke arasında enerji konusunun ötesinde siyasi, askeri, ekonomik, ticari, lojistik gibi alanlarda da önemli fikir alışverişlerinin yapılacağını ve iş birliği anlaşmalarına imza atılacağını düşünüyorum.”
Tek güvenli güzergah Azerbaycan-Türkiye hattı
Savaş nedeniyle Rusya rotası hem Orta Asya enerji sevkiyatı için hem de Avrupa’nın Asya ile ticareti için kapalı. Tek güvenli güzergah Azerbaycan-Türkiye hattı. Bu bakımdan Türkiye’nin nihai hedefi Türkmenistan ve Kazakistan’ın petrol ve doğal gazını Azerbaycan ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırmak olduğu kadar Avrupa ve Asya arasındaki ticareti sağlayacak ulaşım koridorunu da açmak.
Enerji hatlarını ulaşım hatlarından ayrı düşünmemek gerektiğini ve her iki hattın da birbirini tamamlayıcı netlikte olduğuna dikkat çeken, Dr. Barış Adıbelli, şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Bu açıdan İstanbul-Tahran-İslamabad demiryolu projesi 2021’de hayata geçirildi. Türkiye bu hattı Hint Okyanusuna kadar uzatmak istiyor. Bir başka deyişle İstanbul’u ve Avrupa’yı karadan Hint okyanusuna bağlamak istiyor. Bu hattın bir kolu da Orta Asya’yı boydan boya geçecek. Bunun yanında Türkiye-İran-Türkmenistan-Özbekistan demiryolu da hayata geçti. Görüldüğü üzere sadece enerji hatları değil aynı zamanda ulaşım hatları da Hazar ve Orta Asya bölgelerini Avrupa’ya bağlarken Avrupa’yı da Asya’ya bağlıyor. Türkiye’nin adeta kendi ipek yolunu inşa ettiği bu süreç Dışişleri Bakanlığı’nın 2019’da başlattığı Yeniden Asya Girişiminin bir sonucu olarak ön plana çıkıyor.”
Türkiye'nin dış politikadaki hamleleri
“Türk dış politikası son dönemde kendine özgü yaklaşımıyla yıllardır alışageldiğimiz standart dış politika davranışlarının ve rutinlerinin dışına çıkıyor ve somut çıktılar üretiyor.” diyen Prof. Dr. Ferhat Pirinççi, Türkiye’nin dış politikadaki hamlelerini değerlendirdi:
“Türkiye’nin dış politikadaki hamleleri sadece kendisi için değil, iş birliği yaptığı aktörler, hatta iş birliği içinde olmadığı aktörler için de oldukça faydalı sonuçlar üretiyor. Rusya’nın işgali sonrasında ortaya çıkan Ukrayna krizi ve Türkiye’nin bu krizin ortaya çıkmasından itibaren attığı adımlar ve gösterdiği performans bunun en bariz göstergesi.”
"Avrupa’nın enerji açığıyla birlikte Hazar havzasındaki enerji kaynakları alternatif bir kaynak olarak öne çıkıyor"
Prof. Dr. Pirinççi, “Türkiye’nin tahıl koridoru, esir takası ve diğer kritik konularda devreye girmesinin yanı sıra enerji konusunda atmakta olduğu adımları da bu minvalde değerlendirmenin mümkün olduğuna işaret ediyor.
“Uzun zamandır Türkiye’nin ve Türk Devletleri Teşkilatı’nın gündeminde olan Hazar Geçişli Uluslararası Doğu Batı Orta Koridor konusu Ukrayna krizinin ardından ortaya çıkan enerji kriziyle farklı bir mecraya girdi. Diğer bir ifadeyle, Avrupa’nın enerji açığı ve Azerbaycan ile Türkmenistan başta olmak üzere Hazar havzasındaki enerji kaynaklarının alternatif bir kaynak olarak öne çıkması, Hazar Geçişli Uluslararası Doğu Batı Orta Koridor girişiminin hayata geçmesine hızlandırıcı bir etki yapacak. Dolayısıyla Türkiye bu yönde bölge ülkeleriyle beraber atacağı adımlarla sadece kendisinin veya bölge ülkelerinin değil; özelde Avrupa’nın genel anlamda ise dünya enerji güvenliğinin güçlendirilmesine yönelik önemli bir katkı sağlayacak.”
Üçlü zirvenin Türk dünyası açısından önemi nedir?
Dr. Barış Adıbelli bu soruya, “Türkiye’nin girişimleri bölgedeki jeopolitik dengenin de yeniden oluşmasına vesile oldu. Özellikle, Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı saldırgan ve yayılmacı siyaset Orta Asya’da Türk devletlerini de rahatsız etmiş durumda. Bu bakımdan Türk Devletleri Teşkilatı, Rusya ve Çin’in jeopolitik baskısı arasında sıkışıp kalan Türk devletleri için bir nefes borusu oldu. Orta Koridor Türk devletlerinin doğal kaynaklarını ve zenginliklerini Batıya ulaştırmak için alternatif bir rota olarak ortaya çıktı” diye yanıt veriyor.
"Zirvede alınacak kararlar TDT'deki diğer devletler açısından da yeni bir iş birliği rotası ortaya çıkaracak"
Türk Devletleri Teşkilatı’nın gelişme dinamiklerine bakıldığında iş birliğinin tabandan tavana ve yukarıdan aşağıya doğru iki yönde de geliştiği görülüyor.
Prof. Dr. Ferhat Pirinççi, zirvenin Türk dünyası açısından önemini şu sözlerle anlatıyor:
“Tabandan tavana yönelik iş birliği ele alındığında, özelde Türkiye-Azerbaycan ilişki modelinin, genelde ise Türkiye’nin diğer Türk devletleriyle veya Türk devletlerinin kendi aralarındaki ikili-üçlü ilişkilerin önemli bir fonksiyonu bulunuyor. Bu minvalde, Türk devletlerinden üçünün gerçekleştireceği bu zirve ve zirvede alınacak kararların orta vadede Türk Devletleri Teşkilatı’ndaki (TDT) diğer devletler açısından da yeni bir iş birliği rotası ortaya çıkaracağı söylenebilir. Nitekim geçmişte Türkiye’nin inisiyatifiyle veya desteğiyle gerçekleştirilen ikili-üçlü iş birliği dinamiklerinin kısa süre içinde Teşkilat’ın gündemine alındığı ve daha yeni iş birliklerinin önünü açtığı görülüyor.”
"Türkiye Yüzyılı ile Türkiye, Avrupa ve Asya’nın en önemli enerji üssü haline gelecek"
21. yüzyılda enerjiyi taşıyan ülkeler enerjiyi üreten ülkelerden daha değerli ve önemli hale geldi.
“Doğu Akdeniz’de kurulan East-Med projesi, üretilen enerjiyi dünya pazarına taşıyamadığı için iptal oldu, bu unutulmamalı” hatırlatmasını yapan Dr. Barış Adıbelli, “bu nedenle üretilen enerji dünya pazarına ulaşmadıkça hiçbir stratejik ve ekonomik değeri yok” değerlendirmesinde bulunuyor.
“Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ilan edilen Türkiye Yüzyılı aynı zamanda Türkiye’nin Avrupa ve Asya’nın en önemli enerji üssü haline gelecek olmasına da işaret ediyor” vurgusunu yapan Dr. Adıbelli, “Tüm bu gelişmeler Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinin de geleceğini büyük ölçüde etkileyeceği açık. Enerji açısından Türkiye’ye bağımlı bir AB gerçeği ortaya çıkacak. Her şeye rağmen Türkiye Yüzyılı Türkiye’nin bir tercih değil jeopolitik bir zorunluluk olduğu gerçeğinin hakim olduğu bir yüzyıl olacak” diyor.