06 Ağustos 2022 11:34
Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya ziyaretini kaleme aldı.
Bu hafta tüm dünya iki ziyaretin yakın takipçisi oldu. ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Bakanı Nancy Pelosi’nin Tayvan ziyareti bölgede gerginliğe yol açarken, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya ziyareti tam tersine hem ikili ilişkileri güçlendirmenin hem de bölgede istikrarı arttırmanın planlandığı bir ziyaret oldu. Nitekim bu ziyaretin gündemini de iki ülke arasındaki ilişkiler ve bölgesel gelişmeler oluşturdu.
Özellikle iki ülke arasında yaşanan uçak krizi ve 15 Temmuz darbe girişiminden beri Türk-Rus ilişkileri çok farklı bir formatta seyrediyor. İki ülke Suriye’den Ukrayna’ya, Karabağ’dan Kosova’ya kadar farklı tutumlara sahip olmalarına ve gerek bölgesel gerekse de küresel ülkelerin Türk-Rus ilişkilerini baltalamak için uğraşmalarına rağmen Ankara ile Moskova çok yönlü iş birliğini devam ettirmeyi başarıyor. Bunun en önemli sebepleri, iki ülke yetkililerinin her seviyede sıkça görüşmesi, Recep Tayyip Erdoğan ile Vladimir Putin arasında kurulan samimi diyalog, iki ülkenin birbirlerine duydukları ihtiyaç ve bu iş birliğinin her iki ülkenin de işine yaramasıdır. Günümüz şartlarında Türkiye, Rusya için adeta dünyaya açılan bir kapıyken Türkiye ise hem Rusya ile hem de Batı ile iletişim içerisinde olan neredeyse yegane ülke olarak uluslararası arenada prestij ve ağırlığını her geçen gün artırıyor. Yine enerji ve tahıl krizlerinin gösterdiği gibi Türk-Rus iş birliği, diğer ülkelerin de yararınadır. Nitekim Vladimir Putin de Avrupa’nın, Rus gazını kesintisiz olarak sağladığı için Türkiye’ye teşekkür etmesi gerektiğini belirtti. Hiç şüphesiz Türkiye, Ukrayna tahılının ve Rus gıda ürünleri ve gübresinin uluslararası pazara ulaştırmasındaki rolü dolayısıyla da tüm dünya tarafından teşekkürü hak eden bir ülke.
Gittikçe gerilen Rusya-AB ilişkileri doğal olarak tarafların yıllardır yatırım yaptıkları enerji alanını da etkiledi. Nitekim Ukrayna üzerinden Rus gazını Avrupa’ya ulaştıran boru hattından sonra Kuzey Akım boru hattının da kapasitesinin düşürülmesi, TürkAkım’ın önemini tüm taraflar için iyice arttırdı. Türkiye, TürkAkım’dan aldığı gazın bir kısmını kendisi kullanırken bir kısmı da Avrupa’ya gönderiliyor. Açılışından sonraki iki yılda buradan Türkiye’ye 18 milyar metreküp, Avrupa’ya ise 16,8 milyar metreküp gaz akışı sağlandı.
Öyle anlaşılıyor ki iki ülke uzun yıllardır gündeme getirdikleri ticaret hacmini 100 milyar dolara çıkartma hedefine de yaklaşmış bulunuyorlar. 2021’de ticaret hacmi, 2020'ye kıyasla yüzde 57 artarak 33 milyar doları geçti. 2022 yılının ilk ayında ise 2021’in ilk altı ayına kıyasla iki kat daha arttı. Bu artışta şüphesiz Rusya’nın AB ülkeleri ile ticaretinin iyice azalmasının ve Rusya’nın yeni pazar arayışına girmesinin de etkisi büyük. Önümüzdeki dönemde Türk-Rus ticaret hacminin artacağının bir başka işareti de Putin-Erdoğan görüşmesinde iki liderin ulaşım, tarım, inşaat, turizm alanlarında iş birliğini artırma konusunda anlaşmaya varmalarıdır. Yabancı şirketlerin Rusya’dan çekilmesinden sonra birçok alanda boşluk oluştu. Bu husus aslında Türk şirketleri için iyi bir fırsattır. Diğer taraftan AB’nin Rus şirketlerine ve iş adamlarına başlattığı yaptırımlar sonrasında çok sayıda Rus vatandaşının Türkiye’de hem konut edindikleri hem de şirketlerini buraya taşıdıkları biliniyor. Görüşme sonrası yayımlanan ortak bildiriden Türk şirketlerinin Rusya’daki yatırımlarının artacağı anlaşılıyor. Nitekim Rusya Başbakan Yardımcısı Aleksandr Novak iki ülke liderinin ticari ve ekonomik ilişkileri yeni boyuta çıkartma konusunda mutabakata vardıklarını dile getirdi.
İki lider bölgesel sorun ve gelişmeleri de ele aldı. Tarafların sorunlara yaklaşımlarındaki farklılıklar dolayısıyla ikili ilişkilerdeki konulara kıyasla bölgesel gelişmeler üzerinde anlaşılmaya varılması daha zor. Ancak buna rağmen Suriye, Karabağ, Ukrayna gibi meselelerde Ankara ile Moskova, ikili münasebetlere zarar vermeden ortak dil bulmayı başarıyor. Her ne kadar görüşme sonrasında basın açıklaması yapılmasa da gerek görüşme öncesinde yapılan açıklama gerekse de görüşme sonrasında yayımlanan ortak bildiride Suriye konusuna değinilmesi, bu konunun da görüşüldüğüne işaret ediyor. Rusya ile Türkiye, Suriye ve Libya’nın toprak bütünlüğünü savunduklarını, bölgede barışın tesisini ve terör örgütleriyle mücadele konusunda da koordinasyonun devam ettirilmesini istiyor.
Diğer taraftan Moskova, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki terör örgütlerine karşı askeri operasyon düzenlemesine pek ılımlı bakmıyor. Bu yaklaşım Rusya'nın, Beşşar Esed temelli siyaseti ve bölgede elde ettiği kazanımları ile başta İran olmak üzere diğer bölge ülkeleriyle ilişkileriyle ilgilidir. Rusya, Suriye’de güçlü olan İran’ı karşısına almak istemediği gibi YPG ve benzeri terör örgütlerini de tamamen ABD’nin kucağına bırakmak ve bölgeye yönelik siyasetinde her zaman başvurabileceği siyasi bir karttan mahrum kalmak istemiyor. Öyle anlaşılıyor ki bu mesele, ayrıca önümüzdeki görüşmelerin de konusunu teşkil edecektir.
Ukrayna ve Karabağ meseleleri de iki liderin görüştüğü konulardı. Ankara, Ukrayna konusunda her ne kadar barışın sağlanması için elinden geleni yapsa da Rus yetkililerin açıklamalarından Rusya’nın Ukrayna’da istediğini almadıkça istikrarın sağlanmasının mümkün olmadığı anlaşılıyor. Ancak Ankara buna rağmen arabulucu rolünü devam ettiriyor, Rusya ve diğer ülkeler de bu çabayı takdir ediyorlar. Tahıl krizinin gösterdiği gibi bunun önemli neticeleri de oluyor. Son günlerde yine gündemde olan Karabağ meselesi, Nancy Pelosi’nin Tayvan ziyareti, Türkiye’nin BRICS’e üyelik ihtimali gibi konularda da iki liderin görüş alışverişinde bulunduğu tahmin ediliyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya ziyaretinden iki ülkenin ikili ilişkileri devam ettirme konusunda kararlı oldukları anlaşılıyor. Tüm dünyayı saran ekonomik kriz zamanında Türk-Rus ticaretinin ve enerji, tarım, ulaşım, turizm gibi alanlarda iş birliğinin artırılması şüphesiz iki ülkenin çıkarına olacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da belirttiği gibi bundan sonrası için ikili ilişkilerde adeta yeni bir sayfa açılmış olacak. Bölgesel sorunlarla ilgili somut neticelerin çıkması zaten beklenmiyordu. Ancak bu konuların da açıkça görüşülmesi, münasebetlerin seyri açısından da, bölgedeki gelişmeler açısından da son derece önemlidir. Dünyanın birçok noktasında çatışma ve istikrarsızlığın hakim olduğu bir dönemde iki önemli ülke liderinin uluslararası sorunları görüşmeleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da belirttiği gibi bölgeye rahatlama getiriyor.
Avrupa ülkeleri için önümüzdeki kış aylarının son derece zor geçmesi beklenirken Türkiye coğrafi konumundan da istifade ederek son yıllarda üzerinde çalıştığı alternatif boru hatlarıyla hem kendi ihtiyaçlarını karşılıyor hem de öte yandan transit konusunda kilit ülke konumuna gelmiş oldu. Nitekim Türkiye, yalnızca Rus gazının değil Azerbaycan ve ileride Orta Asya gazının Avrupa’ya ulaştırılmasında da önemli rol oynayacaktır. Putin-Erdoğan görüşmesinde ayrıca, Türkiye’nin Rusya’dan aldığı gazın ücretinin bir kısmını ruble ile ödemesi kararlaştırıldı.
Yine Türkiye ile Rusya’nın enerji alanındaki iş birliğinin önemli neticelerinden biri de Mersin Akkuyu’da inşa edilen nükleer santraldir. Santralin Cumhuriyetin 100'ncü yılında açılacak olmasının önemi ayrıca büyüktür. Santralin dördüncü ünitesinin inşası, 21 Temmuz’da başladı. İlk ünite için nükleer yakıtın ise 2023 yılının mayıs ayında getirilmesi planlanıyor. Santralin üreteceği elektriğin, Türkiye ihtiyacının yaklaşık yüzde 10'unu karşılayacağı düşünülüyor. Soçi’deki görüşmede projedeki Türk şirket sayısının arttırılması meselesi de görüşülmüş olmakla birlikte taraflar bu konuyu önümüzdeki günlerde de ele almaya devam edecekler.