18 Aralık 2020 19:49
Çavuşoğlu, Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba ile Büyükelçiler Konferansı Genel Oturumu'na çevrimiçi olarak katıldı.
Konferansta konuşma yapan Çavuşoğlu, Ukrayna'nın Türkiye'nin stratejik ortağı olduğunu ve birçok alanda iş birliğinin hızla arttığını kaydetti.
İkili ticaret hacminin artırılması için çalışmaların devam ettiğini ve hedefin 10 milyar dolar olduğunu dile getiren Çavuşoğlu, "Ukrayna'da yatırım yapan Türk firmalarının sayısı artmaktadır. Bunun yanında insanlarımız arası bağı da artırmak istiyoruz. Salgına rağmen bu yıl 1 milyon Ukraynalı turist Türkiye'yi ziyaret etti." ifadelerini kullandı.
Çavuşoğlu, Ukrayna'da 2014 yılında meydana gelen gelişmelerin ardından Türkiye'nin takındığı tutumla Ukrayna'nın gerçek bir dostu, iyi bir komşusu ve stratejik bir partner olduğunu kanıtladığına dikkati çekti.
Konuşmasında üç noktaya değinen Çavuşoğlu şunları söyledi:
"Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü, egemenliğini ve refahını amasız ve fakatsız destekliyoruz. Kırım'ın illegal ilhakını tanımıyoruz. 'Kırım Platformu' kurulmasını destekliyoruz. Bu fikre ilk kez Dışişleri Bakan Yardımcısı Emine Cabbar dikkati çekti ve tereddüt etmeden 'evet' dedim. Kırım Tatarlarını aramızda bir dostluk köprüsü olarak görüyoruz. Kırım Tatarların anavatanlarında özgürce yaşamalı. Haklarını daha da geliştirmek için daha fazlası yapılabilir. Bunun için Ukrayna'yla çalışmaya hazırız."
Çavuşoğlu, üçüncü olarak da Donbas'da yaşanan gerginliğin Minsk Protokolü kapsamında barışçıl yollarla çözülmesi gerektiğini belirterek, "Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Ukrayna Özel Gözlem Misyonu Başkanı Büyükelçi Halit Çevik bu konuda önemli bir rol oynuyor." diye konuştu.
"Dijital teknolojiler savaşın doğasını da değiştiriyor ve teröristlerin elinde ciddi bir tehdide dönüşüyor."
Konuşmasında küresel gelişmelere de yer veren Çavuşoğlu, Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla ortaya çıkan öngörülebilirliğin son 10 yılda ortadan kalktığını söyledi.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının ortaya çıkardığı şokun kimse tarafından tahmin edilemediğini kaydeden Çavuşoğlu, "Kimse NATO'nun ABD ve Fransa tarafından sorgulanacağını tahmin edemezdi. Çok az insanın Brexit'le ilgili ciddi fikirleri vardı. Arap Baharı ve dramatik geri gidişi, DEAŞ'ın yükselişi, Avrupa'daki İkinci Dünya Savaşı sonrası en büyük insani kriz tamamen tahmin edilemezdi." ifadelerini kullandı.
Dönemin ikinci karakteristiğinin güvensizlik ortamı olduğuna vurgu yapan Çavuşoğlu, "Suriye, Libya, Yemen, Afganistan ve Irak'taki silahlı çatışmalar canlar almaya devam ediyor. Terörizm eskisinden daha çok can alıyor. Teröristler yeni teknolojileri kullanarak Kabil, Christchurch, Kolombo, Paris, Brüksel, Viyana ve başka yerlerde saldırılarını sürdürüyor." dedi.
Çavuşoğlu, mültecilerin de dünyada acılar çekmeye devam ettiğinin altını çizerek, gelişmiş ülkelerde ayrımcılık ve ırkçılığın da arttığına dikkati çekti.
Çok taraflılığın zayıflamasının da dönemin üçüncü karakteristiği olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, "Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin pandemiyle ilgili karar alması 100 gün sürdü. AB'nin muazzam çekim gücü bile azalıyor, güç odakları artan bir şekilde bireysel adımlar atarak kendi kaderlerini belirlemeye çalışıyor." ifadelerini kullandı.
Çavuşoğlu, ABD ve Çin arasındaki çekişme gibi bölgesel çekişmelerin daha da derinleştiğini belirterek, "Salgın sürecinde bunun daha da derinleştiğini görüyoruz. Aşı konusunda bile çekişme ve dezenformasyon kampanyaları görülüyor." diye konuştu.
Dönemin dördüncü büyük karakteristiğinin ise küreselleşmenin, dijital teknolojilerin ve yapay zekanın yükselişi olduğuna işaret eden Çavuşoğlu, pandemiyle birlikte birbirine bağımlılığın görüldüğünü söyledi.
Yapay zeka ve dijital teknolojilerin yaşamları ve uluslararası politikayı değiştirdiğini ifade eden Çavuşoğlu, "Sağlık ve refah alanında yeni yollar açılırken zengin ile az gelişmiş arasındaki ayrım da artıyor. Geride kalanlar farkı kapatmakta zorlanacak. Dijital teknolojiler savaşın doğasını da değiştiriyor ve teröristlerin elinde ciddi bir tehdide dönüşüyor." değerlendirmesinde bulundu.
"Diplomasinin bir sonuç vermesi için harekete geçmeliyiz"
Çavuşoğlu, çizdiği tablonun başta Türkiye ve Ukrayna'da olmak üzere bölgede daha da hissedilebilir olduğunu söyleyerek, "İçerde ve dışarda birçok ciddi mücadele verdik. İçerde demokrasimizi ve ekonomimizi kanlı darbe girişiminden, mülteci krizinden, terör gruplarının saldırılarından koruduk. Eminim ki bu sorunların küçük bir bölümü bile birçok Avrupa hükümetini sallamaya yeterdi." dedi.
Dışarda da birçok krizle mücadele edildiğini hatırlatan Çavuşoğlu, bunlara örnek olarak Suriye'deki iç savaşı, Suriye'deki terör örgütlerine yönelik üç askeri operasyonu, Libya krizini ve Doğu Akdeniz krizini gösterdi.
Bu zorluklar ve öngörülemeyen bölgesel gelişmeler karşısında dinamik ve ilkeli bir dış politika benimsendiğine vurgu yapan Çavuşoğlu, Türkiye'nin çıkarları ve bölge istikrarının korunması için birçok aracın kullanıldığını söyledi.
Çavuşoğlu, bu zorluklara karşı tepkisiz kalmanın bir seçenek olmadığına da işaret ederek, "Diplomasinin bir sonuç vermesi için harekete geçmeliyiz." dedi.
"Eğer Suriye'de adım atmasaydık sınırımızda bir terör devleti kurulurdu"
Çeşitli örneklerle Türk dış politikasının hangi nedenlerle adımlar attığını anlatan Çavuşoğlu, "Eğer Suriye'de adım atmasaydık sınırımızda bir terör devleti kurulurdu. Bu sorunu diplomasi yoluyla çözmek için çok çalıştık ancak sonuç alamadığımızda harekete geçmek zorundaydık." diye konuştu.
İdlib'de de adım atılmasaydı milyonlarca göçmenin Avrupa kapılarına dayanacağını söyleyen Çavuşoğlu, "Harekete geçerek başka bir insani krizi önledik." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin Libya krizinin çözümü için oluşturulan diplomatik girişimlerin bir parçası olduğuna da vurgu yapan Çavuşoğlu, "Ancak ne zaman diplomatik girişimler başarısız oldu ve savaş lordu (Hafter) ile destekçileri Trablus'a saldırdı o zaman meşru hükümete destek verdik. Bu adım daha fazla kan dökülmesini önledi ve sahada dengelerin yeniden kurularak diplomasiye yeni bir şans verilmesini sağladı." dedi.
Çavuşoğlu, Doğu Akdeniz'de de yıllardır diplomatik yolların denendiğini ancak Yunanistan'ın ve Güney Kıbrıs Rum yönetiminin attığı tek taraflı adımlar nedeniyle Türkiye'nin kendi çıkarlarını korumak için harekete geçtiğini söyledi.
"Dostluğumuz Karadeniz'de bir barış çıpası"
Türkiye'nin önceliğinin diplomasi ve yumuşak güç olduğunu ancak sert gücünü de kullanmaktan çekinmediğini söyleyen Çavuşoğlu, Türkiye'nin yaşanan değişiklikler karşısında yeni girişimler ortaya çıkarmaya çalıştığını belirtti.
Arabuluculuk konusunda da Türkiye'nin önde gelen ülkeler arasında yer aldığını anlatan Çavuşoğlu, Türkiye'de geçen yıl yapılan Büyükelçiler Konferansı'nda üç girişim başlatıldığını bildirdi.
Başlatılan "Yeniden Asya" girişimiyle dünyanın yükselen ekonomik ve demografik güç merkeziyle bağlantı kurmak için yeni bir çerçeve hayata geçirildiğini kaydeden Çavuşoğlu, "Diğer girişim ise 'Dijital Diplomasi'ydi. Bu, büyük veri destekli analizden konsolosluk hizmetlerine kadar uzanıyor. Açıkçası bu girişimi duyurduğumuzda Ağustos 2019'du ve pandemiyle ilgili en ufak bir ipucu bile yoktu. Salgın geldiğinde biz birçok çalışmamızı çevrimiçi yapmaya hazırdık." dedi.
Üçüncü girişimin ise Antalya Diplomasi Forumu olduğunu aktaran Çavuşoğlu, girişimin diplomasi için yeni bir forum haline geldiğini vurguladı.
Çavuşoğlu, konuşmasının sonunda Ukrayna Dışişleri Bakanı Kuleba'ya teşekkür ederek, "Ülkelerimiz arasındaki dostluk ve stratejik ortaklığı geliştirmeye kararlıyız. Dostluğumuzun Karadeniz'de bir barış çıpası olduğunu görüyorum." diye konuştu.
Konuşmaların ardından Çavuşoğlu, büyükelçilerin soruların yanıtladı.