26 Şubat 2022 13:36
Ermenilerin kadın ve çocuk ayrımı gözetmeksizin yaptığı katliamda, birçok aile tamamen yok olurken bazıları da çok sayıda üyesini kaybetti. Katliamdan kurtulanlar, yaşadıkları işkencelerin ve yakınlarını kaybetmenin acısını hala unutamıyor.
Katliamda maddi ve manevi yaralar alan tanıklardan biri de Ermeni güçlerce ailesiyle birlikte esir alınan ve henüz 14 yaşında bir çocukken en ağır işkencelere maruz kalan Mürvet Memmedov.
Ailesiyle birlikte bir hafta işkencelerle dolu esaret hayatı yaşayan Memmedov, hiçbir zaman hafızasından silemediği o günleri anlattı.
Memmedov, ailesinin Ermenistanlı olduğunu fakat 1988'de Ermenilerin baskısına dayanamayarak Azerbaycan'a göç ettiklerini, Hocalı'ya yerleştiklerini belirterek "Bizim aile Ermeni vahşeti ile hayatta iki kez yüzleşti. Biri Ermenistan'dan kovulurken biri de Hocalı'da." dedi.
Ermenilerin 25 Şubat 1992'de akşam saatlerinden itibaren farklı yönlerden tank ve zırhlı araçlarla saldırıya geçtiğini, kasabayı yoğun top ve füze atışına tuttuğunu söyleyen Memmedov, babası ve iki ağabeyinin kasabayı savunmak için savaştığını, annesi, 3 kardeşi ve bazı komşularıyla evde onları bekledikleri aktardı.
Memmedov, korku içerisinde beklerken ağabeyinin koşarak geldiğini ve artık kasabanın düştüğünü, hemen çıkmaları gerektiğini söylediğini anlatarak, "Can havliyle hazırlanmak istiyorduk ki babam ve diğer ağabeyim de geldi. Vidadi isimli komşumuzu getirmişlerdi. Yaralıydı. Vidadi'nin yarasını sardığımız anda evimizin camlarına ateş açıldı. Babam kolundan yaralandı. Ağabeylerim bizi savunmak için av tüfeğiyle karşılık verdi. Fakat Ermeniler eve el bombası attı. Ben ve annem yaralandık. Bizde bulunan komşumuz Sara isimli kadın ve 3 yaşındaki çocuğu ise hayatını kaybetti." diye konuştu.
El bombası attıktan sonra kapıyı kırarak eve giren Ermeni güçlerin kendilerini esir aldığını ve değerli eşyaları yağmaladıklarını söyleyen Memmedov, "Bizi dışarı çıkardılar. Katlettikleri Sara'nın altın dişleri vardı. Tüfeğin kabzası ile ağzına vurarak altın dişlerini söktüler. Üç yaşındaki çocuğun cesedini ise bir kenara attılar." dedi.
Bizi korkutmaktan, bize işkence vermekten zevk alıyorlardı
Memmedov, Ermenilerin onları Askeran iline götürdüğünü ve bir yere kapattığını aktararak, şöyle devam etti:
"Orada başka Hocalılılar da vardı. Saatlerce karda yürüyen, buz gibi nehirden geçtikten sonra ayakları donan insanlar vardı. Yaralı insanlar vardı. Ağabeylerim ve babamı bizden ayırdılar. Annem, iki kardeşim ve ben diğer kadın ve çocuklarla kaldık. Orada işkenceler gördük. Tavana ateş ediyorlardı, duvarlardan kopan taşlar üzerimize dökülüyordu. Bizi korkutmaktan, bize işkence vermekten zevk alıyorlardı. Bir gün dışarıya çıkardılar ve bizi sıraya dizdiler. Gözümüzün önünde Ahıska Türkü Ahmet isimli bir kişinin kafasını keserek katlettiler. Öyle işkencelere tanık olduk ki. Bir insanın kafasının kesilmesi, bir insanın dişlerinin kerpetenle sökülmesi, bir insanın kolunun kapı arasına konularak kırılması, annenin yanında evladının aşağılanması, evladının yanında annesinin aşağılanması. Bunlar hepsi insanlık dışı işkenceler ve bunları Ermeniler yaptı bize."
O zaman henüz 11 yaşında olan kardeşinin doğum gününü de esirlikte geçirdiklerini ve o gün ona sarılarak ağladıklarını hatırlayan Memmedov, "Bir Ermeni neden ağladığımızı sordu. Kardeşim de bugün doğum günü olduğunu söyledi. O Ermeni silahının namlusunu kardeşimin eline dayadı ve ateş açtı. Ardından da yaranın üzerine kaynamış su döktüler. Bunu zevk almak için yaptılar." ifadelerini kullandı.
"En büyük arzum babam ve 2 ağabeyimin kemiklerini bulmak"
Memmedov, bir haftanın ardından takas karşılığında Azerbaycan güçlerine teslim edildiklerini bildirerek şunları söyledi:
"Ailemizden 5 kişi kurtuldu. Fakat babam ile 2 ağabeyimden haber alamadık. Sonradan oradaki diğer esirlerden öğrendik ki onların üçünü de kafalarını keserek katletmişler. Onların nerede gömüldüklerini hala bilmiyoruz. Azerbaycan ordusu 2020'de şehitlerimizin intikamını aldı. Şehitlerimizin ruhu esaretten kurtuldu. Bugün en büyük arzum babam ve 2 ağabeyimin kemiklerini bulmak ve onları defnetmek."
Hocalı Katliamı'nın üzerinden 30 yıl geçtiğini ve yaşananları hala unutamadığını söyleyen Memmedov, "Bu kadar kanıt olmasına rağmen, bu kadar görüntü olmasına rağmen failler hala cezalandırılmadı. Büyük devletler susuyor. Biz adalet istiyoruz ve adaletin er ya geç sağlanacağına inanıyoruz." dedi.
Hocalı'da ne oldu?
Karabağ'ın en büyük kenti Hankendi şehrini Aralık 1991'de işgal eden Ermenilerin bir sonraki hedefi, bölgenin tek havaalanına sahip ve stratejik önem taşıyan Hocalı'yı ele geçirmekti.
Ermeni güçlerinin ablukaya aldığı Hocalı, 936 kilometrekarelik alana sahip, 2 bin 605 ailenin, toplam 7 bin kişinin yaşadığı bir kasabaydı.
Hocalı'nın etrafındaki bütün köy ve yolları tek tek ele geçiren Ermeni güçleri, kasabanın diğer illerle kara yolu bağlantısını kesti. Hocalı'nın diğer bölgelerle tek bağlantısı olan helikopter ulaşımı, 28 Ocak 1992'de Şuşa Ağdam seferini yapan helikopterin Ermeniler tarafından vurulmasıyla ortadan kalktı.
Ocak ayının başlarından itibaren elektrik verilmeyen Hocalı'nın savunması sadece hafif silahlara sahip yerel savunma güçleri ve az sayıdaki milli ordu askerinden ibaretti.
25 Şubat 1992'den itibaren Hocalı'ya saldırıya başlayan Ermeniler, bölgedeki Sovyet ordusuna bağlı 366. Zırhlı Alayı'nın bütün araçlarını kullanarak, şehri iki saat boyunca top ve tank ateşine tuttu. Saldırıdan bir gün sonra ise hafızalardan yıllarca silinmeyecek "Hocalı Katliamı" yapıldı.
Resmi verilere göre, Hocalı Katliamı'nda savunmasız durumdaki 106'sı kadın ve 63'ü çocuk 613 Azerbaycan vatandaşı hayatını kaybetti. Katliamdan 487 kişi ağır yaralı kurtulurken, Ermeni güçleri 1275 kişiyi esir aldı. Bunlardan 150'sinden haber alınamadı.
Katliamda 8 aile tamamen yok edildi, 25 çocuk her iki ebeveynini, 130 çocuk ise ebeveynlerinden birini kaybetti.