03 Ekim 2022 10:54
ABD'li siyaset bilimci ve devlet adamı Zbigniew Brzezinski, vaktiyle Azerbaycan'ı mecazen "Hazar havzası ve Orta Asya'nın enerji zenginliklerini içeren bir şişenin mantarı"na (the cork in the bottle) benzetmişti. Aslında bu ilginç benzetme -özellikle Rusya'nın Ukrayna'ya askeri müdahalesi ile 2022 yılında daha şiddetli bir biçimde ortaya çıkan Avrupa'nın komplike enerji krizi ortamında- tüm Kafkasya bölgesi için kullanılabilir. Avrasya'da jeopolitik denklemin kilit bölgelerinden olan Kafkasya'ya, enerji jeopolitiği açısından iki türlü yaklaşılabilir. İlki, Orta Asya'dan Avrupa'ya doğru veya kuzey-güney rotası ile enerji transit güzergahı olarak, ikincisi ise enerji rezervlerine ve yenilenebilir enerji kapasitelerine sahip olan kaynak bölge olarak.
Enerji transit güzergahı olarak Güney Kafkasya bölgesi, Güney Gaz Koridoru projesi ile ve diğer boru hatları üzerinden Azerbaycan doğal gazının ihracatına ek olarak, Kazakistan ve Türkmenistan ham petrolünün Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye (Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı) üzerinden dünya piyasalarına yönelik akışını gerçekleştiriyor. Azerbaycan petrolünün bir kısmı ise Kuzey Kafkasya üzerinden Rusya'nın Karadeniz'deki Novorossiysk Limanı'na ulaştırılıyor. Diğer taraftan, Avrupa'nın karşı karşıya kaldığı halihazırdaki enerji ve doğal gaz krizi sürecinde Türkmenistan doğal gazının da Hazar Denizi, Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye üzerinden Avrupa'ya ihracatı yeniden gündeme geldi.
Türkmenistan gazının Güney Kafkasya üzerinden Avrupa'ya ihracatı karşısındaki önemli engellerden biri, 12 Ağustos 2018 tarihinde Kazakistan'ın Aktau şehrinde imzalanan "Hazar Denizi'nin Hukuki Statüsü Konvansiyonu"nda oldukça muğlak biçimde ifade edilen ekolojik taleplerdir. Konvansiyona göre kıyıdaş ülkeler, Hazar Denizi'nin dibine su altı boru hatlarını; bu altyapı projelerinin, 2003 yılında imzalanan "Hazar Denizi Deniz Çevresinin Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşmesi" ve buna ilişkin ek protokoller (özellikle 20 Temmuz 2018'de Moskova'da Hazar Denizi kıyıdaş ülkeleri tarafından kabul edilen "Sınıraşan Bağlamda Çevresel Etki Değerlendirmesi Protokolü") dahil olmak üzere taraf oldukları uluslararası anlaşmalarda belirtilen çevresel gerekliliklere tamamen uygun olması koşuluyla döşeyebilirler. Konvansiyonun ekolojik taleplerle ilgili kısmı, Hazar Denizi'nin biyolojik çeşitliliğine "zarar veren" tüm proje ve faaliyetleri yasaklıyor. Yukarıda ismi geçen hukuki belgeler, Türkiye'de uluslararası hukuk ve uluslararası ilişkiler uzmanlarından oluşan bir çalışma grubu tarafından derinlemesine incelenirse çok faydalı olacaktır.
Avrupa gaz pazarı üzerinde stratejik üstünlüğünü korumaya çalışan Rusya ile Hazar Denizi bölgesinden gaz ihracatının kendi toprakları üzerinden yapılmasını isteyen İran, Hazar Denizi'nin Hukuki Statüsü Konvansiyonu, Hazar Denizi Deniz Çevresinin Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşmesi ve ek protokollerini, Türkmenistan ve Trans-Hazar Doğal Gaz Boru Hattı'na karşı çalıştırırlarsa bölgenin olası gaz ihracat projeleri bundan olumsuz etkilenecektir. Avrupa Birliği (AB), yıllık 32 milyar metreküp nihai kapasiteye sahip olabilecek Trans-Hazar Doğal Gaz Boru Hattı projesini stratejik önemi olan "Ortak Çıkar Projesi" (Project of Common Interest) olarak ilan etti. ABD ise bu boru hattı projesinin "Trans-Caspian Interconnector" ismi verilen daha kısaltılmış versiyonunu önerdi. Türkmenistan'ın gaz ihracatının yüzde 75'ini (2021 yılında 31,5 milyar metreküp) kendine çekebilen Çin'in, Türkmen gazının Hazar Denizi ve Güney Kafkasya üzerinden Avrupa yönünde ihracatına nasıl tepki verebileceği ise belirsiz. Türkmenistan'dan ithal edilen gaz hacmi, Çin'in bir yılda boru hatları ile ithal ettiği toplam gazın yüzde 60'ına denk geliyor. Türkmen gazının Kafkasya üzerinden Avrupa'ya ihracı hususunda Rusya ve İran'ın karşıtlığına Çin de katılırsa bu enerji rotasının aktif hale gelmesi daha da zora girebilir. Ukrayna'da yaşanan savaşın, Çin ve Rusya'yı birbirine stratejik olarak daha da yaklaştırdığı gerçeği de unutulmamalı.
Kafkasya bölgesinde yeni enerji geçişleri ve enerji koridorları da oluşuyor. Azerbaycan, Karadeniz'in altından elektrik hatları ile Gürcistan üzerinden Romanya ve diğer Avrupa ülkelerine elektrik ihracatını planlıyor. Bunun yanı sıra Azerbaycan ile Türkiye arasında 15 Haziran 2021 tarihinde imzalanan Müttefiklik İlişkileri Hakkında Şuşa Beyannamesi'nde; Güney Gaz Koridoru'nun yanı sıra, iki ülkenin elektrik alanında da bölgesel enerji arz güvenliğine katkı verebileceklerinin altı çizildi. Bu yönde yaşanan bir diğer önemli gelişme ise Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic'in; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan, Azerbaycan elektrik enerjisinin ülkesine aktarılmasında yardımcı olmasını rica etmesidir. Önümüzdeki dönemde doğal gazın ardından Azerbaycan'ın ürettiği elektrik de Avrupa'ya ihraç edilebilir. Hatta Avrupa şirketleri, Azerbaycan'ın Avrupa'ya enerji krizi döneminde daha fazla doğal gaz ihraç edebilmesi için bu ülkenin yenilenebilir enerji sektörüne yatırım yapmaya da istekliler.
Güney Kafkasya bölgesi, gerçekleşen enerji geçiş projelerinin yanı sıra gerçekleşemeyen enerji projelerine de sıkça şahitlik etti. Örneğin, Azerbaycan-Gürcistan-Romanya Interconnector (AGRI) projesi; Azerbaycan doğal gazının boru hatları ile Gürcistan'ın Karadeniz kıyısındaki Kulevi'ne taşınmasını, burada özel inşa edilecek terminalde gazın sıvılaştırılmasını ve ardından da bu tankerlerle Romanya'nın Köstence Limanı'nda terminale teslim edilmesini öngörüyordu. Yeniden gazlaştırılan doğal gaz böylece diğer Avrupa ülkelerine de transfer edilebilirdi. AGRI projesi gibi 2010'lu yıllarda Nabucco veya Nabucco Batı projelerinin de çeşitli jeopolitik ve jeoekonomik nedenlerle sekteye uğradığı gerçeği unutulmamalıdır. Nabucco Boru Hattı projesi için Türkmenistan; Avrupa'ya, planlanan Trans-Hazar Doğal Gaz Boru Hattı ile direkt Hazar Denizi üzerinden veya İran üzerinden yılda 10 milyar metreküp gaz sağlayabilirdi. Nabucco Boru Hattı projesi gerçekleşmese de bölgesel enerji iş birliği örneği olarak 2021 yılı Kasım ayında İran, Azerbaycan ve Türkmenistan arasında yıllık 1,5-2 milyar metreküp doğal gaz taşınmasını öngören üçlü gaz takası (swap) anlaşması imzalandı.
İran ile ilgili yaşanan gelişmeler, Kafkasya'nın enerji jeopolitiğini doğrudan etkiliyor. İran tarafı, Rusya-Ukrayna Savaşı ile ortaya çıkan enerji krizini ve yeni enerji jeopolitiği denklemini avantaja çevirmeye çalışıyor. İran, 2022 Temmuz ayında Rusya ile imzalanan ve 40 milyar dolarlık enerji yatırımlarını içeren mutabakat zaptı (MoU) kapsamında, Rusya tarafına doğal gazın Azerbaycan üzerinden direkt ithalini veya takas anlaşması ile diğer ülkelere ihracatını öneriyor. İran ve Rusya arasında Azerbaycan üzerinden doğal gaz veya elektrik takası konularında anlaşmaya varılması halinde Kafkasya bölgesi, kuzey-güney rotasında da tam anlamıyla yeni enerji güzergahına dönüşebilir.
Aynı zamanda Rusya, İran, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan arasında elektrik ağlarının senkronizasyonu konusu da sıklıkla gündeme geliyor. Bu konu hem Kafkasya bölgesinin enerji (elektrik) güzergahı olma hem de bu bölgenin içindeki enerji talebinin karşılanması boyutlarını ilgilendiriyor. Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik askeri müdahalesinin devam eden jeopolitik ve jeoekonomik yansımalarının, Azerbaycan-Ermenistan denkleminde yaşanan askeri ve siyasi gelişmelerin, İran'ın nükleer programı etrafında devam eden karışıklığın, Kafkasya bölgesindeki stratejik enerji projelerini ortak yürütme planları üzerinde ne kadar etkili olabileceği de belirsizliğini koruyor.
Kafkasya'da bölgesel enerji rekabeti ve iş birliği eğilimleri birbirine paralel biçimde cereyan ediyor. Şimdilik fosil yakıta dayalı geleneksel enerjinin jeopolitiğini tartışıyoruz ancak içinde bulunulan enerji krizi ve enerji geçişi döneminde yenilenebilir enerjinin jeopolitiği de Kafkasya bölgesinin önemini artırmaya devam ediyor.