02 Kasım 2022 11:06
Azerbaycan'ın Karabağ zaferinin ardından son iki yılda bölgede yeni bir jeopolitik gerçeklik oluştu. Bununla birlikte de bölgesel aktörler ve bölgede çıkarları olan devletlerin kendi politikalarını bu yeni gerçekliğe göre yeniden şekillendirilmesi gereği ortaya çıktı. Son iki yılda devam eden diplomatik mücadelede bazı devletler Azerbaycan ve Türkiye`nin iş birliği şeklinde yaratmış olduğu bu jeopolitik gerçeği kendi lehlerine değiştirmeye çalışırken, Azerbaycan ve Türkiye hem askeri hem de diplomatik avantajını koruyor. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Azerbaycan`ın Karabağ zaferinde Türkiye'nin kritik rolünü anlatmak için “Türkiye'nin desteği bize güç verdi ve bazı aktörlerin savaşa müdahalesine engel oldu.” sözlerini Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sonuncu Zengilan ziyaretinde bir daha tekrarladı.
İşgalden kurtarılan Azerbaycan topraklarının yeniden yapılandırılmasında bölgenin üç büyük devletinden sadece Türk şirketlerinin bu kadar geniş bir iş yapma izni alması, iki devlet arasında karşılıklı güvenin derinliğini gösteriyor. 1921 Kars anlaşması ile Nahcivan üzerinde garantörlük hakkı kazanan Türkiye, Azerbaycan'la Müttefiklik İlişkileri Hakkında Şuşa Beyannamesi’ni imzalayarak işgalden kurtarılan Karabağ'da da güvenlik hakkı kazanmış oldu. Bu adım aslında geçmişe yönelik değil, bölge geleceğinin güvenliği için atıldı. Nitekim, bu beyanname Azerbaycan ve Türkiye meclislerinde karşılıklı anlayış çerçevesinde onaylanarak bağlayıcı uluslararası anlaşmaya dönüştürüldü. Bu süreçte Azerbaycan oldukça hassas iki konu olan, ordusunu Türkiye'nin ordu modeline referansla yenilemeye devam etmek ve silah alımlarında Türkiye'ye öncelik vermek hususlarında Türkiye ile iş birliğini derinleştirmekte kararlı.
Karabağ zaferi sonrası ortaya çıkan fırsatlarla Azerbaycan-Türkiye ilişkileri yıllardır takıldığı psikolojik eşiği geçerek bölgesel ve küresel bağlamda önem kazandı. Bu da özellikle Avrupa enerji güvenliğinde kaynak çeşitlendirilmesi, Orta Koridor'un hız kazanması ve Türk devletleri ile ilişkilerin geliştirilmesine katkı sağladı. Karabağ zaferi iki Türk devletinin iş birliğinin somut sonucu oldu ve Orta Asya ülkelerinin hem Türkiye, hem de Azerbaycan`la ilişkilerini geliştirmesini hızlandırdı. Azerbaycan'ın Türk Konseyi Karabağ zaferinden sonra Türk Devletleri Teşkilatı'na dönüşerek yeni iş birliği aşamasına geçti.
Karabağ zaferi sonrası Rusya bölgedeki etkinliğini Türkiye ile paylaşmak zorunda kaldı. Bunu müteakip, Türkiye, Ermenistan'la normalleşme müzakerelerini Azerbaycan'la barış anlaşmasına paralel yürüterek dolaylı yoldan Azerbaycan-Ermenistan diplomatik müzakeresinde de yer almaya başladı. Türkiye ile sınırların açılmasını ve diplomatik ilişkilerin kurulmasını isteyen Ermenistan, öncelikle Azerbaycanla barış anlaşması imzalamak durumunda.
Mevcut durumda Rusya'nın, taraflar arasında barış anlaşması imzalanmasını istese de Karabağ meselesinin sürüncemede bırakılmasını arzuladığı düşünülüyor. Oysa Cumhurbaşkanı Aliyev, 31 Ekim'de Soçi'de gerçekleştirilen Rusya-Azerbaycan-Ermenistan üçlü zirvesinde Vladimir Putin'le yaptığı görüşmede "Karabağ meselesinin artık tarih olduğunu ve bu konunun konuşulmasına gerek kalmadığını" ifade ederek üçüncü ülkelerle bu meseleyi konuşmayacağının net mesajını vermişti. Ermenistan aracılığı ile verilen mesajlarda Rusya, Karabağ'daki barış birliklerinin süresini 15-20 yıl daha artırmayı hedeflerken Azerbaycan bu süreyi 2025'te tamamlamayı planlıyor. Aynı zamanda Rusya'nın Karabağ'da birkaç yüz kişiden oluşan Rus topluluğunu örgütleme çabası dikkatlerden kaçmıyor. Rusya'nın Karabağ konusunda farklı tutum ortaya koyması Azerbaycan'la ilişkileri etkileyecektir.
Karabağ zaferi sırasında İran basınında çıkan Azerbaycan karşıtı yazılara ve Ermenistan'a İran üzerinden silah gönderilmesine rağmen, Azerbaycan savaş sonrası bölgede kurulması önerilen 3+3 platformuna İran'ın da dahil olmasına karşı çıkmadı ve Zengezur koridorundan da faydalanacağını özellikle söyledi. Hatta Azerbaycan anakarası ile Nahçivan arasında İran üzerinden yeni bir yolun yapımı için imzaladığı anlaşma sonucu Aras Nehri üzerinden köprü yapımı başladı. Cumhurbaşkanı Aliyev işgalden kurtarılan İran sınırındaki Hudaferin köprüsünü ziyaret ederken, Azerbaycan-İran sınırını dostluk sınırı olarak tanımladı. Fakat buna rağmen İran'ın yeni hükümeti Azerbaycan karşıtı politikasını ve Ermenistan'a desteğini sürdürmeye devam etti.
İran kendini, Azerbaycan'ın Karabağ zaferinden en çok zararla çıkan taraf olarak gördü. Karabağ zaferinin İran'a geniş anlamda etkileri oldu fakat İran hükumeti Azerbaycan ve Türkiye ile ilişkilerini geliştirmek ve iş birliği yapmak yerine siyasi ve askeri ilişkileri gerginleştirmeyi tercih etti. Son 30 yılda Azerbaycan toprakları işgal altındayken hiçbir askeri tatbikat yapmayan İran, son iki yılda Azerbaycan sınırında üç askeri tatbikat yaptı. Ayrıca, Cumhurbaşkanı Erdoğan Zengilan'ı ziyaret ederken İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan Ermenistanı ziyaret etti. Abdullahiyan, Ermenistan şehri Kapan'da başkonsolosluklarını açarken "Bölgesel politikalar konusunda İran ve Ermenistan aynı görüş, tutum ve endişeleri taşımaktadır." açıklamasıyla Azerbaycan-Türkiye müttefikliğine karşı İran'ın Ermenistan'ın yanında olduğu mesajını verdi. Zengezur koridorunun kendi çıkarlarına zıt olduğu iddiasıyla çeşitli yollarla Azerbaycan'a saldıran İran hükümetinin Azerbaycan karşıtı politikaları son 30 yıldır devamlılık arz ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan sonuncu Zengilan ziyaretinde, "Zengezur koridoru ile ilgili bazı çevrelerin korku ve rahatsızlığı gerçeklikten uzaktır." diyerek aslında İran'ın Zengezur meselesinde tutumunun bir bahane olduğunu ortaya koydu.
Özetle İran, rakibi olarak gördüğü Batı'yı bölgeye taşıyan Ermenistan hükümetine baskı yapmak yerine onunla iş birliğini derinleştirmeyi tercih ederek Azerbaycan-Türkiye ikilisine karşı agresif bir politika benimsedi. Doğal olarak bu da Azerbaycan'dan sert tepki aldı. Azerbaycan medyası son 30 yılda ilk defa Güney Azerbaycan konusunu açıkça gündeme getirerek doğrudan İran'a mesaj vermekten çekinmedi. İran, 30 yılda Ermenistan'la ilişkileri nedeniyle Azerbaycan`da düzeltemediği prestijini son yanlış adımlarıyla birlikte daha da yitirmiş oldu.
Savaş sonrası dönemde Avrupa Birliği'nin (AB), özellikle AB Konseyi Başkanı Charles Michel'in geliştirdiği politika Azerbaycan tarafından olumlu karşılandı. AB'nin arabuluculuğu ile son iki yılda iki ülke lideri arasında beş toplantı yapıldı ve önemli kararlar alındı. Azerbaycan açık bir şekilde Ermenistan'la diplomatik normalleşme sürecinin AB ve Charles Michel aracılığı ile devam etmesini destekledi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Ermenistan yanlısı politikası bile AB'nin rolünü olumsuz etkileyemedi. AB'nin Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerinde aktif politika izlemesinin nedenleri arasında Güney Kafkasya'da istikrarın AB enerji ve taşımacılık güvenliği açısından öneminin artması ilk sırada geliyor. Özellikle, Rusya-Ukrayna Savaşı'ndan sonra Azerbaycan, AB için ciddi bir alternatif enerji kaynağı oldu ve Rusya'ya uygulanan yaptırımlar nedeniyle Orta Asya-Azerbaycan-Türkiye üzerinden Avrupa'ya uzanan “Orta Koridor”un önemi arttı. Bu da barış görüşmelerinin Azerbaycan'ın beş maddelik teklifi temelinde sürdürülmesini sağlamaktaydı. Bu beş ilke, devletlerin karşılıklı olarak toprak bütünlüğünün tanınması, gelecekte toprak iddiasında bulunulmaması, sınırların değiştirilmesi amacıyla kuvvet kullanılmaması, sınır hatlarının belirlenmesi ve bölgesel ulaşım hatlarının açılmasıdır. Karabağ'da yaşayan Azerbaycan vatandaşı Ermenilerin hak ve güvenliklerinin garantörü ise Azerbaycan anayasasında bütün azınlıklara verilen haklardır. Azerbaycan, Karabağ'da yaşayan Ermenilere hiçbir özel statü vermeyi düşünmüyor ve bu meseleyi kendi iç meselesi olarak görüyor.
Sonuç olarak, Azerbaycan-Ermenistan arasında devam eden diplomatik görüşmelerde temel hedef iki devlet arasında ilişkilerin normalleşmesi ve bölgesel ulaşım hatlarının açılmasıdır . 31 Ağustos Brüksel, 6 Ekim Prag ve 31 Ekim Soçi görüşmelerinden sonra açıklanan üçlü bildiride Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerinin, devletlerin karşılıklı egemenliği ve toprak bütünlüğü çerçevesinde çözülmesi gerektiğinin yer alması Azerbaycan açısından diplomatik bir başarı oldu. Fakat söz konusu bildiri ve sözlü anlaşmalar şu ana kadar nihai barış anlaşmasına dönüşmedi. Buna bir taraftan Ermenistan içindeki revizyonist muhalefet, diğer taraftan ise onlara destek veren ve bölgedeki barış ve iş birliğinin kendi çıkarlarına uymadığını düşünen üçüncü aktörler engel oldu. Azerbaycan-Ermenistan arasında savaş ve düşmanlığa son verecek barış anlaşması bölge açısından yeni ufuklar açacaktır. Bu barış anlaşması ulaşım hatlarının açılmasını ve Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerinin yanı sıra Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesini de beraberinde getirecektir.