27 Nisan 2021 14:28
Kıbrıs meselesi, Rumların Kıbrıs Türklerini 1960'ta kurulan ortaklık devletinden dışlama, Ada'da birlikte yaşama ve Ada'yı birlikte yönetme mutabakatını terk ederek devleti gasbetmeye çalıştıkları 1963'ten bu yana uluslararası toplumun gündeminde.
Ortaklık devleti olan "Kıbrıs Cumhuriyeti", Rumların 1963'te tek taraflı güç kullanımıyla anayasayı feshetmelerinden sonra ortadan kalktı. Yunanistan ile birleşme (Enosis) yolunu açma girişimleri olan Rumlar, bu hedefe ulaşabilmek için Yunanistan ile 1974'e kadar Kıbrıs Türklerine saldırı, baskı ve zulmü artırdı. Türkiye, Kıbrıs'ta Türklerin uğradığı baskı ve zulmü ortadan kaldırmak, Ada'ya barış getirmek amacıyla 20 Temmuz 1974'te Kıbrıs Barış Harekatı'nı düzenledi ve başarılı olan harekat sonucu mevcut sınırlar çizildi.
Kıbrıs'taki taraflar arasındaki müzakereler ise 1968'in haziran ayında Beyrut'ta başladı. Çoğunlukla Kıbrıs'ta yürütülen müzakereler, zaman zaman çözümü kolaylaştıracağı düşüncesiyle farklı ülkelerde de yapıldı. Kıbrıs müzakerelerinde çoğu kez kısır döngüye girilse de görüşmeler 53 yıl aralıksız sürdü.
Birçok lider, Birleşmiş Milletler (BM) genel sekreteri, diplomat ve uluslararası temsilci eskiten Kıbrıs müzakerelerinde, farklı model ve çözüm önerileri gündeme gelirken, denenmeyen ve konuşulmayan neredeyse hiçbir yöntem kalmadı. Yönetim ve güç paylaşımı, Avrupa Birliği (AB), ekonomi, mülkiyet, güvenlik ve garantiler ile toprak düzenlemeleri başlıkları iki tarafın genel olarak müzakere ettiği konular arasında yer aldı.
Müzakereler, yerleşik BM parametreleri olan iki toplumlu, iki kesimli, siyasi eşitliğe dayalı ve iki kurucu devleti olan federal bir çözüme ulaşma öngörüsüyle yürütüldü. Müzakere sürecinde, Kıbrıs Türk tarafı BM'nin çözüm önerilerine yapıcı yaklaşırken, Rum tarafı uzlaşmaz tavrını sürdürerek anlaşmaya yanaşmadı ve Kıbrıslı Türklerle ortak bir geleceği paylaşmayı reddetti. Bu sebeple geçen 53 yılda "iki toplumlu, iki kesimli ve siyasi eşitliğe dayalı federal çözüm modeli" tarafları ortak bir metin üzerinde buluşturamadı.
Denktaş'ın 36 yıllık müzakere süreci
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Kurucu Cumhurbaşkanı, 2012’de hayatını kaybeden Rauf Denktaş, yarım asrı aşan müzakerelerin 36 yılında Kıbrıs Türk toplumu adına masada oturan isim oldu. Denktaş'ın karşısına Rum kesiminden Glafkos Klerides, Makarios, Spiros Kiprianu, Yorgos Vasiliu, Tasos Papadopulos oturdu.
Denktaş'ın ardından halefi Mehmet Ali Talat cumhurbaşkanlığı koltuğuna geçti ve Talat, Papadopulos ve Dimitris Hristofyas ile müzakereleri yürüttü.
KKTC'nin 3. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ise Hristofyas ve Nikos Anastasiadis, 4. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da yine Anastasiadis'le müzakere etti.
BM Genel Sekreterlerinden U Thant, Kurt Waldheim, Perez de Cuellar, Butros Gali, Kofi Annan, Ban Ki-moon ve son olarak da hala görevde olan Antonio Guterres, mesailerinin bir bölümünü Kıbrıs müzakerelerine ayırdı ancak kalıcı bir çözüm sağlanamadı.
Liderler ve BM genel sekreterleri değişse de müzakerelerde bir sonuca varılamadı.
"Bosna barışının mimarı" olarak Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterilen ancak aslında Bosna’yı uzun bir siyasi krizin içine hapseden Dayton Anlaşması'nın mimarı ve eski ABD Başkanı Bill Clinton'ın Kıbrıs Özel Temsilcisi Büyükelçi Richard Holbrooke'un Kıbrıs'ta çözüm yolunda ilerleme sağlaması beklenen planının hedefine ulaşamadığını da hatırlatalım.
90'lı yılların sonuna doğru Lefkoşa - Atina - Ankara üçgeninde dolaşan, Türk ve Rum toplumları liderlerini yeniden görüşme masasında bir araya getirmeye ve Türk - Yunan gerginliğini yatıştırmaya çalışan "mevsimlik diplomat" lakaplı Holbrooke, her ne kadar taraflar arasında çözüm arayışlarına girse de Kıbrıs sorununun çözümünde başarısız oldu.
Çözüm umutlarını artıran Annan Planı
50 yılı aşkın süredir devam eden Kıbrıs müzakere sürecinde, bazı dönemlerde atılan adımlar ve ortaya konulan çözüm modellerinde anlaşma umudu arttı ancak Rum tarafının maksimalist yaklaşımları, Kıbrıslı Türklerle yönetimi ve zenginliği paylaşmama ısrarı, olası bir ortaklığa engel oldu.
Annan Planı, Kıbrıs'ta olası bir çözüme ulaşma umutlarının en yoğun yaşandığı dönemlerden biri olarak öne çıktı. Dönemin BM Genel Sekreteri Annan, 2002'de "Annan Planı" olarak da bilinen "Kıbrıs Sorununa Kapsamlı Çözüm Temeli" belgesini ortaya koydu. Annan, tarafların anlaşamadığı noktaları tamamlayarak kendi adını taşıyan belgeye son şeklini verdi. Bu belge, referanduma sunuldu ve son sözü söyleme hakkı doğrudan iki topluma bırakıldı. Planda, yeni ortaklığın iki kesimli olacağı, iki tarafın birbirinin ayrı kimliğini ve bütünlüğünü tanıyacağı ve tarafların karşılıklı olarak kültürel, dini, siyasi ve sosyal kimliklerine saygı gösterecekleri yer alıyordu.
Öte yandan, kurucu devletlerin kendi alanlarında yetkilerini egemence kullanacakları ve federal hükümetin birbirlerinin yetki ve işlevlerine karışamayacakları gibi hususlar da planın içerisindeydi.
Referandum sonrası AB hamlesi
Denktaş ve o zamanki Rum lider Papadopulos, "Annan Planı" çerçevesinde çeşitli görüşmeler yaptı ve plan 24 Nisan 2004'te iki tarafta referanduma sunuldu. Rum halkının yüzde 75,83'ü planı reddederken, Kıbrıs Türk tarafı yüzde 64,91 çoğunlukla plana "Evet" dedi. Buna karşın referandumun hemen sonrasında, 1 Mayıs 2004'te Rum yönetimi Ada'daki diğer ortak yok sayılarak "Kıbrıs Cumhuriyeti" adı altında AB'ye tam üye yapıldı.
Crans Montana'da devrilen masa
Kıbrıs sorununa çözüm üretmek, Ada'da kalıcı barış ve istikrarı sağlamak amacıyla yürütülen müzakereler kapsamında taraflar 7 Kasım 2016 ila 7 Temmuz 2017'de İsviçre'nin farklı kentlerinde 4'ü liderler seviyesinde olmak üzere 5 kez bir araya geldi.
Dönemin BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide ara buluculuğunda Mayıs 2015'te yeniden başlayan ve 7 Temmuz 2017'de sonuçsuz kalan müzakereler, "Ekonomi", "Avrupa Birliği", "Mülkiyet", "Yönetim-Güç Paylaşımı", "Toprak" ile "Güvenlik ve Garantiler" olmak üzere 6 temel başlıktan oluşuyordu.
İsviçre'nin Crans Montana kentinde 28 Haziran 2017'de tekrar başlayan ve yaklaşık 10 gün yoğun şekilde devam eden Kıbrıs Konferansı ise Kıbrıs müzakerelerinde çözüme en çok yaklaşılan süreçlerde dikkat çekiyor. Garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere'nin de katılımıyla yapılan konferansın 3’üncü gününde Crans Montana'ya giden Genel Sekreter Guterres, "toprak, siyasi eşitlik, mülkiyet, eş değer muamele ile güvenlik ve garantiler" üzerinde bir "paket anlayışı" önerdi. İki taraf 5 konu başlığında, garantör ülkeler ise güvenlik ve garantiler başlığındaki önerilerini sundu. Rum tarafı her defasında çeşitli sebeplerle içinde BM önerilerinin de bulunduğu çözüme yönelik adımları ya reddetti ya da kabul edilmesi mümkün olmayan ön şartlar ortaya koydu.
Kıbrıs Rum tarafının gerek 5 başlıkta uzlaşmaya yanaşmaması gerekse çözümün uygulanmasının ilk gününden itibaren Ada'da "sıfır asker - sıfır garanti" tutumunu sürdürmesi nedeniyle Guterres konferansın başarısızlıkla sonuçlandığını ilan etti. Böylelikle Türk tarafının konferanstaki yapıcı rolüne rağmen, Rum tarafının uzlaşmaz tavrı nedeniyle bir sonuca varılamadı.
2019'un kasım ayında BM Genel Sekreteri Guterres ara buluculuğunda Akıncı ile Anastasiadis arasında üçlü gayriresmi görüşme yapılsa da Kıbrıs müzakerelerinde Crans Montana'nın ardından yeni bir gelişme olmadı.
KKTC'de Ersin Tatar dönemi
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde 18 Ekim'de yapılan cumhurbaşkanı seçiminin 2’nci turunda, Ulusal Birlik Partisinin (UBP) adayı Ersin Tatar, oyların yüzde 51,69'unu alarak cumhurbaşkanı seçildi. Tatar'ın seçilmesiyle Kıbrıs müzakerelerinde bir paradigma değişikliği yaşanması beklentisi hakim.
Kıbrıs'ta federasyon modelinin bir umut olmaktan çıktığını savunan Tatar, egemen eşitlik temelinde kurulacak, yan yana yaşayan iki devlet modelinin görüşülmesini destekliyor.
Türkiye de Crans Montana'da federasyon tezinin çöktüğünü ve başka bir seçeneğin konuşulması gerektiğini savunuyor.
Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "Federasyon için artık biz ucu açık, sonuç alınmayacak bir maceraya giremeyiz. Sonuç alıcı bir müzakereyi gerçekleştirmemiz gerekir" açıklamasıyla diğer seçeneklerin de öncelikli ele alınması gerektiğini dile getirdi.
Kapalı Maraş’ın açılması
Öte yandan, Kıbrıs müzakerelerinde birçok kez pazarlık konusu olan, Annan Planı ve daha önceki görüşmelerde Rum kesiminin kontrolüne verilmesi gündeme gelen Kapalı Maraş konusunda da yeni bir gelişme yaşandı.
KKTC sınırları içerisinde bulunan ve 46 yıl kapalı kalan Maraş'ın kamuya ait olan bir kısmı 8 Ekim 2020’de halkın kullanımına açıldı. Rum tarafının uzlaşmaz tavrı yüzünden 46 yıldır kapalı olan ve "Hayalet Şehir" olarak da anılan Maraş'ta yaşanan son durum, Türk tarafının eski örneklerle hareket etmeyeceğinin altını çizen bir gelişmeydi.