12 Aralık 2020 07:41
Başbakan Saner, yaptığı yazılı açıklamada, AB Liderler Zirvesi sonuç bildirgesinde Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki sondaj faaliyetlerinin tek taraflı ve kışkırtıcı olduğunun iddia edilerek kınanmasının yanlış bir karar olduğunu belirtti.
Saner, "Doğu Akdeniz'de tek yanlı ve kışkırtıcı sondaj faaliyetlerinde bulunan taraf, Kıbrıs Türk tarafı ile Türkiye'nin ortak komite kurulması önerisini reddeden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'dir (GKRY). AB'nin hala Kıbrıs'ta var olan gerçekleri göz ardı ederek hatalı bir şekilde tam üye yaptığı GKRY'i memnun edici kararlar alması Kıbrıs konusunun halline hiçbir fayda sağlamamıştır, bundan sonra da sağlamayacaktır." ifadelerini kullandı.
Rum kesiminin Doğu Akdeniz'de ne yapabiliyorsa kendilerinin de onları yapma hakkı olduğuna vurgu yapan Saner, "Mademki onlar İsrail ve Mısır'la anlaşmalar yapıp sondaj faaliyetlerinde bulunabiliyorlar, bizim de Türkiye ile antlaşmalar yaparak sondaj faaliyetlerinde bulunmamız yasaldır, uluslararası hukuka uygundur." değerlendirmesinde bulundu.
Saner, Türkiye ve KKTC’nin şu veya bu tehditlerle Doğu Akdeniz’deki haklarından geri adım atmayacağını kaydetti.
"AB, Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarlarını görmezden gelmekten vazgeçmelidir"
KKTC Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, AB Liderler Zirvesi'nde Kıbrıs ve Doğu Akdeniz'e atıfla ortaya koyulan sonuçların, AB'nin hak ve adaletten yoksun bir çıkar kulübü olduğunu gösterdiği vurgulandı.
Açıklamada, AB'nin, Doğu Akdeniz’de krizi körükleyen bir aktöre dönüştüğü belirtilerek, "Avrupa coğrafyasının güvenlik ve istikrarı için kurulan ve esasen adada eşit egemenlik zemininde varılabilecek bir anlaşma modeline örnek olma niteliğindeki bu Birlik (AB), gelinen aşamada Doğu Akdeniz bölgesi için büyük bir talihsizlik ve tehlike haline dönüşmüştür." ifadeleri kullanıldı.
KKTC'nin anavatan Türkiye ile birlikte hak ve çıkarlarından asla taviz vermeyeceği vurgulanan açıklamada, "AB, Doğu Akdeniz'de istikrar ve güvenliğe katkıda bulunmak istiyorsa, Ada'da ve bölgede varlığı inkar edilemeyen Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarlarını görmezden gelmekten vazgeçmelidir." denildi.
"Asıl sorgulanması gereken AB'nin bu tutumudur"
Açıklamada, Doğu Akdeniz'de GKRY'nin tek taraflı faaliyetleri ve buna AB'nin verdiği desteğin yol açtığı gerginliğin giderilmesinin tek yolunun ilgili paydaşların iş birliği ve diyaloğundan geçtiği hatırlatılarak, şu değerlendirmede bulunuldu:
"Uluslararası toplumun kabul edilmez olarak addettiği statükonun bir parçası olan kapalı Maraş'ın uluslararası hukuk çerçevesinde açılmasını söz konusu statükoyu sürdürmekte kararlı olan Rum liderliğinin kışkırtmasıyla engelleme çabası içerisine giren AB'ye, kapalı Maraş’ın KKTC toprağı olduğunu ve buradaki yetki ve sorumluluğun devletimize ait olduğunu hatırlatmak isteriz. Gelinen noktada asıl sorgulanması gereken AB'nin bu tutumudur."