08 Temmuz 2022 13:19
Zumra Ahmetovic,, Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı'nın ardından yaşanan en büyük insanlık trajedisi olarak nitelendirilen soykırımda Boşnak sivillerin güvenli bölgeye ulaşmak için gittiği orman yolunda yaşadığı tüyler ürpertici anılarını paylaştı.
Üzerinden 27 yıl geçmesine rağmen yaşadıklarını unutamadığının altını çizen Ahmetovic, 22 yaşında genç bir kadın olarak, erkek kardeşi ve kuzenleri ile çıktığı "ölüm yolu"nun çok zor geçtiğini anlattı.
Ahmetovic, 1992'de savaş başladığında lise 4. sınıf öğrencisi olduğunu anımsattı.
"Köyde yaşıyorduk. Annemi 8 yaşındayken kaybettim. Bana ve erkek kardeşime babaannem bakıyordu. 1992'de okullar kapandı. Mezuniyet törenimizi görmek mümkün olmadı."
Srebrenitsa'nın düşmesine yakın, havada "ağır bir negatif enerji" hissettiklerini söyledi.
"İnsanlar Srebrenitsa düşmeden önce de güvenli bölgeye ulaşmaya çalışıyorlardı. Gidip gelenler oluyordu. Bazıları geçmeyi başardı bazıları ise geçemedi, rehberlerinin kim olduğu önemliydi. Biz evlerimizi bırakmak istemiyorduk. Tüm yaşananların sona ereceğine inanıyorduk. Son ana kadar bekledik."
"Elimin üzerinde birine ait göz vardı"
Ahmetovic, çocuk, kadın ve "güçsüz" erkeklerin Potoçari'ye gitmesi yönünde karar verildiğini dile getirdi.
"Babam 1994'te ölmüştü. Amcam o akşam tetikteydi, gidiş kararı almak çok zor oldu. Amcam ikinci babam gibiydi. Yengem bana onlarla ormanlık alana doğru ilerlememi ve onlara yemek yapacak birinin olmasının iyi olacağını söyledi. Benden 3 yaş küçük erkek kardeşim, kuzenim ve köy imamı da yola çıktı."
Buljim'e kadar yolun oldukça uzun sürdüğünü anlattı.
"Binlerce insanın öldürüldüğü Kamenica'ya ulaştık. Akşam vakitleriydi, askerlerin önümüzde olduğuna ve bir saldırı düzenleyeceklerine dair duyum aldık. Biz havzada yan yana oturduk. Burada amcamla da bir araya geldik. Saldırının bitmesini bekledik. 'Şimdi hareket edeceğiz' emrinden sonra üzerimize dört bir taraftan ateş açmaya başladılar."
Ahmetovic, saldırının 10-15 dakika sürdüğünü söyleyerek "Birden sessizlik oldu ve iniltiler, çığlıklar duymaya başladım. Ayağa kalktık, elimin üzerinde birine ait göz vardı. Aradan 3 gün geçmesine rağmen hala kolumdaki kan izi duruyordu." ifadelerini kullandı.
Yaralanmadan hayatta kalanlar yola devam etti
Hayatta kalanların yola devam ettiğini ifade eden Ahmetovic, Sırplara teslim olmamak için tüm gücüyle direndiğini anlattı.
Ahmetovic, gündüzleri saklanarak karanlık çökünce yola devam ettiklerini dile getirdi.
"Megafonlardan bizlere teslim olmamızı, zarar görmeyeceğimizi ve hayatlarımızın garanti altında olduğunu söylüyorlardı. Ancak biz 9 kişi teslim olmadık ve yine karanlığın çökmesini bekledik. Amcam bir tepeye çıkıp devam edip edemeyeceğimizi kontrol etmeye gitti. Hiçbir ses duyulmadı ama amcam bir daha geri dönemedi."
Zorlu yollardan geçerken yaşadıklarını hatırlayan acılı Ahmetovic, "Evden çıktığımızda alabileceğimiz kadar yemek aldık. İlk 6 gün yemeğimiz vardı ardından ise ne bulduysak burnumuzu kapatıp yuttuk, bulunca su içtik ve yeşillik yedik" diye konuştu.
Ahmetovic, 13'üncü günün sonunda bir köye vardıklarını söyledi.
"Bir eve girdik. Orada bir tencere, iki üç battaniye, biraz un bulduk. Bir çayın yanına geldik ve bulduğumuz unla ekmek yapıp yedik. Tarlalarda bulduğumuz patates ve salatalıkları alıp yemeye başladık. Yemek yedikten sonra durumumuz daha iyi hale geldi. Ama yemek bulana kadar, salyangoz dahil ne bulduysak yedik."
Zorlu mücadele 18 gün sürdü
Hayatının en zor 18 gününün ardından Sırp askerlerine yakın bir mevkiden geçtiklerini anlatan Ahmetovic, "Güneş yeni doğuyordu, saat 5 civarıydı ve büyük ihtimalle uyuyorlardı. Önümüze bir mayın çıktı ama sorunsuz bir şekilde mayının üzerinden geçerek yola çıktık. Güvenli bölgeye geldiğimizi düşünüyorduk" dedi.
Ahmetovic, nereye geldiklerini bilemediklerini ifade ederek "İsimlerini söylemeye ve Kur'an'dan ayetler okumaya başladıklarında başardığımızı anladık. Birbirimize sarıldık ve ağladık" ifadelerini kullandı.
Savaşın ardından yüksek okula kaydolduğunu söyleyen 4 çocuk annesi Ahmetovic, öğretmen olarak görev yaptığını dile getirdiç
Bosna Hersek'teki savaş zamanında hayatta kalabilmek için orman yolundan giden 15 bin Boşnak sivilden sadece 3 bin 500'ü güvenli bölgeye ulaşabildi.
Potoçari'ye defnedilenlerin sayısı 6 bin 721'e yükselecek
Öte yandan, bu yıl 11 Temmuz'da düzenlenecek anma ve cenaze töreninde 50 soykırım kurbanı daha toprağa verilecek.
Srebrenitsa'nın 11 Temmuz 1995'te Ratko Mladic komutasındaki Sırp birliklerince işgal edilmesinin ardından Birleşmiş Milletler (BM) bünyesindeki Hollandalı askerlere sığınan sivil Boşnaklar, daha sonra Sırplara teslim edildi.
Kadın ve çocukların Boşnak askerlerin kontrolündeki bölgeye ulaşmasına izin veren Sırplar, en az 8 bin 372 Boşnak erkeği ormanlık alanlar, fabrikalar ve depolarda katletti. Katledilen Boşnaklar, toplu mezarlara gömüldü.
Savaşın ardından kayıpları bulmak için başlatılan çalışmalarda, toplu mezarlarda cesetlerine ulaşılan kurbanlar, kimlik tespitinin ardından her yıl 11 Temmuz'da Potoçari Anıt Mezarlığı'nda düzenlenen törenle toprağa veriliyor.
Potoçari Anıt Mezarlığı'nda 6 bin 671 soykırım kurbanının mezarı bulunurken bu sayı, 11 Temmuz'da 6 bin 721'e yükselecek.